Direniyor palmiyeler güneşte titreterek
Yeşil telli parlak yapraklarını
Gökyüzüne kuğu boynu gibi uzanan bedenleriyle
Ki aynı gökyüzü kucak açtı füzelere az önce
Az önce ardına kadar açtım hayvanat bahçesinin kapılarını
Orada yaşayan canları salıvermek için
Aslanlar, kaplanlar ve filler koşarak kaçtılar
Apartman aralarında, harap sokaklarda kaybolmak için
Kimi böğürdü, kimi kükredi, kimi kişnedi
Kimi yön bulmak için durup etrafı dinledi
Hayvanat bahçesinin ağaçlarında maymunlar inledi.
Belki gözüme ilişmeyen binlerce böcek
Yanık kokusuna, dumana karışıp yitti
Sadece katliam vardı burada
Katlanarak kanatlanan katliam.
Hayvanat bahçesi direnemedi
Hayvanat bahçesi alev alev yanıyor şimdi.
Yıkık duvarlar, kırık kafesler, devrilen ağaçlar
Zebralar dörtnala geçiyor önümden
Zürafalar onlardan öğrenmiş böyle koşmayı
Flamingolar duman soluyup devrilirken
Son kez gördüm güneşi kıskandıran parlak renklerini
Ayılar, sıçanlar geçti yanlarından
Yerde yatan kapkara kuşları tanımadan
Yılanlar kavrulup kaldı dallarda
Tembel hayvan titriyordu, alev almıştı tüyleri
Öylece duruyordu barınağın kapısında
Beni bilirdi doğduğu günden beri
‘Farah’ koymuştum adını
Yanan tüylerini yıkadım, elini tuttum
Üç tırnağıyla elimi itip bedenime sarıldı
Kolları ve bacaklarıyla çepeçevre sardı beni
Aynı dallara tutunduğu gibi
Sarmaş dolaş yürüdük yürüdük
Ben Farah’ı öptüm o beni yaladı
Son çıkan bizdik bu kızıl bahçeden
Düşünmek yasaktı artık
Zorla değiştirilmişti anlamlar
Alev almış yıldızlar yağarken tepemize
Son anımızı yaşadık gönlümüzce.