İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ni bitirdikten sonra iki yıl boyunca çalıştığım finans sektörü, kendime ne kadar uzak bir meslek seçtiğimi anlamama yetti. Ardından İngiltere’deki yaşam serüvenimde kurduğum bir tekstil şirketi, hayatıma kattığım bir yabancı damat ve gözbebeğim oğlumla beraber ülkeme döndüm. Danışmanlık, tercümanlık ve İngilizce öğretmenliğini deneyimleyerek yolculuğuma devam ederken, “zamanı unutacak kadar zevkle yaptığınız şey, işiniz olmalı” mottosuyla yazmaya başladım. Hayatı, en masum halimizle, çocuk gözümüzle ve kalbimizle yaşadığımız anlardan yola çıkarak ve en büyük aşkım çocukları, ana karekterler olarak kurgulayarak çocuk öyküleri yazmaya başladım.

İngiltere’nin Hyde Park’ında bir kirpi, boynu bükük, yükü kendinden büyük, üzgün, süzgün dolaşıyormuş. Etrafına her baktığında, birbirine sarılan ve dokunan insanları, hayvanları görüyormuş.

“Sevgililer sarmaş dolaş, herkes birbirine yoldaş. Annenin kucağında, yanak yanağa bebek, aşk bu olsa gerek. Solucanlar daha şimdi tanışmış ama birbirine karışmış. Ah, ah! Bana kimse dokunmak istemez tabii, kim ister teninde kirpi dikeni” demiş sarılmayı bekleyen kirpi.

Yine bir gün, içi buruk kalbi kırık uyanmış ama bugünün kirpiye bir sürprizi varmış. Parkın diğer ucundan şarkılar söyleyerek, yürüyerek, üç gün üç gecede bizim kirpinin yanına ulaşmış bir kirpi kraliçe. Sarılmayı bekleyen kirpi, kraliçe kirpinin gözlerinin içine bakmış, içinden akıp giden ılık rüzgâra şaşmış. Önce burunlarını burunlarına sürtmüşler, sonra yanaklarını yanaklarına dayamışlar, birbirlerini sevgiyle koklamışlar. Artık bizim kirpi hiç de üzgün değilmiş ama kraliçe kirpi sormadan edememiş.

“Senin neyin vardı yakışıklım? Neden öyle üzgündün seni ilk gördüğümde?”

“Ah balım sorma, sarılmak istedim ben birine hayatım boyunca. Ama ah şu dikenlerim, yaklaştırmadı kimseyi yanıma. Artık sen varsın nasılsa, sarılmasak da mutluyum ben hep senin yanında” demiş sarılmayı bekleyen kirpi.

Kraliçe kirpi:

“Derdine bak şekerim, çözümü var her derdin. Bak park minicik mantarlarla dolu, toplarız üç beş tane, takarız onları dikenlerine. Dikenlerin değil artık sivri, sarıl istediğine korkmadan emi!” demiş.

O günden sonra kraliçe kirpi ve sarılmayı bekleyen kirpi hep beraber yaşamış, sarılmış da sarılmış. Hyde Park’a yolu düşenler de mantarlı kirpilere bakıp da şaşmış, sarılmayaysa hiç mi hiç doyamamış.