1967’de İzmir’de doğdu. Bu coğrafyanın çeşitli bölgelerinde okul anıları ve güzel arkadaşlar biriktire biriktire Ankara’ya üniversite okumaya gitti. Gazi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi bölümünü bitirdi ve aynı şehirde kaldı. ODTÜ’de on beş yıl öğretim görevlisi olarak çalıştıktan sonra, İstanbul’un çağrısına kulak verdi. Sabancı Üniversitesi’nde on yedi yıl akademisyenlik yapıp emekli oldu.
İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde Kültürel İncelemeler bölümünde yüksek lisans yaptı. Halk bilimi, sosyoloji, tarih ve felsefe okudu. Kurumsal iletişim uzmanı da oldu.
Çeşitli dergilerde Türk yazarları ve kitapları üzerine araştırma/inceleme yazıları yayımlanmış, çocuk edebiyatı/çocuk edebiyatı yazarları hakkında konferanslar vermiştir. Şiir, özel ilgi alanıdır. Şiirleri ve yazıları, edebiyat ve sanat dergilerinde yayımlanmaktadır.

“Kelimeler bize sadece gerçekliği bağışlamakla kalmaz, bizim için gerçekliği savunabilir de.”
— Alberto Manguel

Çocukken saklambaç oynardınız ya, şimdi çocuklarla ne kadar oynarsınız bilemem. Umarım sık sık oynarsınız. İnanır size çocuklar, saklanırlar… Bulacağınızdan, onlara sımsıkı sarılacağınızdan emin olarak oynarlar saklambacı. İnanç onlarda tamdır. Büyüdükçe çeşitlendirdiğimiz ve hatta belli bir alana sıkıştırdığımız bütün anlamlardan bağımsız, onlarda inanç tamdır. Direnirler inançta… Peki büyüdükçe ne olur?

Direnme eylemi, inatla yakın arkadaş mıdır,  yoksa beslemesi zor bir yandaş mı? Fizikte bir formüle bağlanmıştır. Hesaplanır. Şimdi sizin direnciniz hesaplanacak olsa, ne kadar çıkar? Çıkardan bağımsız, anılarınızdan, önyargılardan olabildiğince uzak, ne kadar çıkar?

Bir kitabın arasından düşen siyah beyaz bir fotoğraf, direnmenin neresinden seslenir size ya da bir tükenmez kalem kaç sayfa yazdırır direnmenin öyküsünü? Kaç fidan, yanan onca yeşilin direniş destanını yaşatır; yarınlarda kaç cırcır böceğine ev sahipliği yapar?

Bir deniz kıyısından topladığınız onca çöp ne kadar direnir dalgaların tokadına ve siz kaç akşam rahat uyursunuz, dalgalar o çöpleri kıyıya kustukça? Çocukken saklambaç oynardık ya, o saklambaçtan kaç ohm ölçülür direnciniz ve o direncin inancı? Georg Simon Ohm, insanın güzelliğe, iyiliğe ve vicdana direncini ölçebilir miydi acaba? Ölçülebilseydi eksilerde kaç çıkardı sizce?

Yazdan kışa devrilen zamanın eşiğinde, güneş söze gerek kalmadan direniyor. Elden ne gelir, gün zamanla kısalıyor. Fakat güneş hep direnişte. Bulutların gerisine bakmayı başarırsanız hep ışıl ışıl… Bulut bazen direncimizi kırıyor mu ne? Kırmasın; bir bakarsınız, bütün o yüksek binalara inat, kendine inancını toplayıp yağmur olmuş, kar olmuş ve düşmeyi göze almış, gelmiş buralara… Yeşertecek önce toprağı, sonra onu görmeyi bilenler için umutları.

Saklambaç oynayan ve size inancı tam olan o çocuk var ya, genç artık. İnanmayı bırakmak üzere… Sen direnmeyi bırakırsan, gencin ışığı da sönecek. Dur bir an, derin bir nefes al, bir kitap oku, bir saksı çiçeğe su ver, bir fidan dik, bir patiye yuva bul/ol, rica et, teşekkür et, özür dile, sevgini göster. Sebepsiz gülümse önce kendine, sonra herkese, uyandığında sabahın bir yerinde…

Şiir olsun günün herhangi bir yerinde… Mesela Asuman Susam:

(…)
Kelimeler yürür açık damar yollarından
Görünmeyenin gücü besler
Yaşam kaynağıdır
Doğru senden serpilir, (…)

Boşluktur, aramız dille dolar
Aramızda, arada olur olanlar
Varlıklaşır ses
Uzak kadar yakından
Söylenmesi gerekenler vardı herkes susarken (…)

                                                                                       “:parrhesiastes”