Mikroscope Dergi’nin 15. Sayısı için seçtiğimiz öykü J.D. Salinger’dan Sarsak Dayı Connecticut’da.

Her ne amaçla olursa olsun savaş için ne kadar anlam arasak da nafile. Savaş biter, birileri kazanır ama geride hep yaralı insanlar kalır. Yaralanmak ya da ölmek için savaş meydanına gitmek ille de gerekmez. Pek çokları gencecik yaşlarında oğullarını, sevgililerini uğurlamış, eline tek bir silah almamışsa bile en derin yerlerinden yaralanmışlardır. İkinci Dünya Savaşı sonrası Amerikan toplumu da böylesine hasar almış, sonrasında da yüzeyselliğin, maddesel keyiflerin akıntısına, kapitalizm rüzgarına kapılıp gitmiştir. Salinger da savaşı bizzat yaşamış, dönüşünde New York’un entelektüel camiasının arasına karışmış bir yazardır. Böylece o tiksindiği yüzeyselliği yakından görür. Gördükçe incinir, incindikçe uzaklaşır. Öylesine uzaklaşır ki ne yazmak ne de şehrin içinde kalmak ister. Doksan yıllık ömrünün yarısını bir münzevi olarak herkesten ve her şeyden uzakta geçirir.

Onun kahramanlarını, Glass ailesinin bireylerini (*), Mary Jane’i ya da Eloise’i çoktandır tanıyormuşuz, semtimizden bir komşu, okuldan bir arkadaş, aileden bir akraba, hattta hatta belki de bizmişiz gibi gelir. Bu yüzden Salinger öykülerinde bir tat vardır. Tanımlaması kolay değil. Sanki hemen yanı başımızda konuşulmasına tanık oluyormuşsunuz gibi yakınlaşırsınız. Sonra yeryüzünde dolaştığınızı zannederken bir bakmışsınız ki çok derinlere dalıvermişsiniz. Bu yüzden biraz sarsıcıdır. Öykü bittiğinde gündelik hayata hemen dönmez, biraz durursunuz. Yeniden okursunuz. Yıllar geçer yeniden okursunuz. Böyledir Salinger. Bu öyküsünde de Mary Jane ve Eloise’in herhangi bir öğleden sonrasında o adını bir türlü koyamadıkları boşluk, anlamsızlık, sıradanlık çukuruyla karşılaşmalarını (yüzleşme diyemeyiz, sadece hissederler, çünkü yüzleşemeyecek kadar yabancıdırlar kendilerine) okuruz. Ya da başka ifadeyle kendi hayat amaçlarından vazgeçmiş iki genç kadınla tanışırız.

Dokuz Öykü J.D.

Salinger Çeviren; Coşkun Yerli

YKY – Yapı Kredi Yayınları

* Glass Ailesi Salinger’ın pek çok öyküsünde ve romanında içsel yaralanmışlıklarıyla, mücadeleleriyle ve hatta yenilgileri, intiharlarıyla yer alan ailedir.