1966 yılında İstanbul'da doğdu. Üniversite eğitimini İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi'nde aynı bölümde başladığı yüksek lisans eğitimini tez aşamasında bıraktı ve yirmi altı yıl sürecek iş hayatına geçti. Şimdilerde fotoğraf çekmek, öykü okumak ve yazmak, film izlemek ve filmler üzerine yazmakla uğraşıyor. Aşk Ağustosta Güzeldi isimli ilk kitabı 2020 yılında yayınlandı. İFSAK üyesi, ifsakblog, perasinema ve Mikroscope'ta yazıyor.

Casey Meshbesher ve Julia Coddington, kadın sokak fotoğrafçılarını bir araya getirenwomeninstreet platformunu 2016 yılında kurdu. Türkiye’den Aslı Gönen, Birgül Koç, Damla Yedisan ve Nazile Bolat da bu oluşumla iletişime geçerek Türkiye’de kadın sokak fotoğrafçılarının işlerini sergileyen Womeninstreetturkey’i kurdular. Instagram’dan takip edebileceğiniz Womeninstreetturkey’in üyeleriyle sokakta bir kadın fotoğrafçı olarak var olmanın anlamı üzerine konuştum. 

Bu kolektifin hikâyesi, 2021 yılının mart ayında Aslı Gönen ve Nazile Bolat’ın küratör olarak platformu yönetmeleriyle başlıyor. Küratörlük, ya kendi fotoğraflarını ya da seçtikleri kadın fotoğrafçıların işlerini paylaşmak anlamına geliyor. Ay sona ererken Gönen ve Bolat; Damla Yedisan ve Birgül Koç’la bir araya gelip womeninstreetturkey’i kurma isteklerini Julia ve Casey’e iletiyor. Böylece, başka ülkelerde de benzer oluşumları bulunan bu uluslararası platformun Türkiye ayağı, 1 Nisan 2021’de resmen hayata geçmiş oluyor. Ben İstanbul’da Birgül Koç’la buluştum. Grubun diğer üyeleri İstanbul dışında farklı şehirlerde yaşıyorlar. 

Birgül, Instagram’da Womeninstreetturkey‘i kurduktan sonra ilk işiniz ne oldu?

Öncelikle Türkiye’den Yıldız Moran ve Maryam Şahinyan’ı tanıttık. Onların tarihteki öykülerini yazdık ve fotoğraflarıyla yayınladık. Sonra günümüz fotoğrafçılarına geldik. İlk yayınladığımız, İFSAK üyesi Nursen Bilgin Kadayıfçıoğlu’nun fotoğrafları oldu. 

 

Sayfa kendi içinde özgür mü? Yani hangi fotoğrafları yayınlayacağınıza siz mi karar veriyorsunuz?

Özgür, ancak bazı şartları var. Sadece kadın fotoğrafçıların işlerini yayınlıyoruz. Yüzde seksen sokak fotoğraflarını yayınlıyoruz. 

Julia Coddington, sokak fotoğrafçılığı benim için bağımlılık gibidir diyor. Yükseldiği, indiği anlar var ve sokaklarda beni görünmez kılan bir pelerin giyerim diyor. Senin için neden sokak fotoğrafı? 

Sokak fotoğrafı çok kısa anlardan oluşan bir tarz ve bu tarzda kurguya yer verilmiyor. Tabii genel anlamda kurguyu konuşursak, bir köşede beklemenin de bir kurgu olduğundan söz etmiyorum. Elbette öyle ama sokak fotoğrafı anlık sahnelerden oluşur. Hayatın ritmi, akışı içinde, oradaki bir anı görmen ve yakalamandır sokak fotoğrafçılığı.  Sokak fotoğrafında şöyle bir görüş de var: Akışta kalmak, yani oradaki grubun bir parçası olmak, görünmez olmak, oradaki davranışlarını, hareketlerini, oradaki akışın hızına, derinine uydurmakla başarılı olunabiliyor. Sokak fotoğrafı Doğu felsefesinden de etkilenen bir dal. Çoğunlukla sokak fotoğrafçıları bunu bilerek ya da bilmeyerek uygulayabiliyorlar. Bu da Zen felsefesi. Zen felsefesinde en önemli olan başlangıç zihninde olmaktır. Başlangıç zihni nedir?  Çocuk zihni. Yani meraklı olmak, araştırmak istemek, hak ettiğin şeyin peşinden gitmek. Başlangıç zihninde olabilmek ve akışta kalabilmek sokak fotoğrafında başarılı olabilmenin en temel öğelerinden bir tanesi. 

Sen kadın hastalıkları ve doğum doktorusun. Fotoğraf ise hobin. Bu ikisinin birbirini etkileyen yanları var mı?

Ben mesleğimde de sürekli karar vermek zorundayım. Örneğin hasta geliyor, ağrıları başlıyor. Belki iki saat sonra belki on iki saat sonra gerçekleşecek bir doğum var. Her aşamada bir adım atman ya da frene basman gerekiyor. Hızlı karar verip doğru kareyi buluyorsam, hasta için de hızlı karar verip en doğru adımı atabilmek, gerekiyorsa ameliyata alabilmek, gerekiyorsa başka bir müdahalede bulunmak. Aslında bu, sokak fotoğrafında bir sahnenin yönetimi gibi. O sahneye girenler var, çıkanlar var, uzaklaşanlar var, sana yaklaşanalar var. Bu süreci doğum süreciyle kıyaslarsam her seferinde nerede duracağımı, nerede hareket edeceğimi bilmem gerekiyor. Bunları düşünerek yaparsam, bazen de deneyimlerim beni oraya sürüklüyor, fotoğrafta olduğu gibi. Buradan ne olur? Şuradan ne olabilir. Bir adım ileri gitmek, iki adım geri çekilmek gibi. Mesleğimle böyle bir benzerlik kurdum. 

Bir kadın olarak, kadın fotoğrafçı olarak sokakta olma hali nasıl bir duygu?

Sokakta olma hali bir kadın için çok güzel bir şey. Kadın, toplumda dört duvar arasında kıskaca alınmış. Aslında sokaklarda olarak, elinde makine ya da hiçbir şey olmadan, kendi varoluşunu inşa ediyorsun, bu açıdan da bir kadın olarak sokakta olmanın böyle bir güzelliği var. Ayrıca sokak fotoğrafının çok heyecan verici olduğunu da söylemeliyim. Bir an, bazen bir gün sizi yükseltebiliyor. Bir dopamin etkisi var. Bu da çok güzel. Sokak fotoğrafıyla ilgilenen biri her ülkede benzer şeyler hissedecektir. Örneğin bir yerde duruyorsunuz, bir kadrajınız var, bir şey bekliyorsunuz, belki, bir çocuk var, elinde balonu, siz o balonun uçmasını beklerken başka bir çocuk gelip onun balonuna bir şey saplıyor. İşte böyle sürprizleri var. Siz bir şeyi bekleyip, olmasını hayal ederken başka bir şey olabiliyor. Hep sürprizli. Dediğim gibi çocuk zihni harekete geçiyor, hep merak ediyorsun, birazdan ne olacak, üç saniye sonra ne olacak, biraz daha burada kalırsam ne olacak? Ya da bu sahnede böyle bir şey düşünürken yüz seksen derece arkamı dönsem acaba orada ne olacak? Sokak fotoğrafçılığında hep şöyle deriz: Arkanı kolla. Arkamızda da sürprizli bir şeyler olabilir. 

Womeninstreetturkey’de arkadaşlarınla çalışmak, grup içinde olmak seni nasıl etkiledi? 

Bu süreçte bir grupla hareket etmeyi öğrendik. Tek başına hep koşarak gidebilirsin, grup olduğunda sakin adım atmayı öğreniyorsun. Bir de tabii grup olarak, başka kadınlara da cesaret vermek, ilham olabilmek çok önemli. 

Sokakta kadın fotoğrafçı olmak senin için ne ifade ediyor?

Sokakta kadın olmak, fotoğrafçı olmasak da çok güzel. Çünkü sokaklar hepimizin. En büyük dileğimiz, tüm kadınların sokakta var olabilmesi ve yaşamlarını güven içinde sürdürebilmesi. Bir yandan da kadınlara şu yönde de ilham olmaya çalışıyoruz: Mutlaka her kadının bir hobisi olsun, her kadın evinden çıksın. Sokakta olsun. Bunlardan bir tanesi de neden fotoğraf olmasın? 

Şimdi grubun diğer üyeleri Aslı Gönen, Damla Yedisan ve Nazile Bolat’ı tanıyalım. 

 Aslı Gönen, siz neden sokak fotoğrafına yöneldiniz?

Ben fotoğrafa ilk başladığım günden itibaren sokak fotoğrafı çekiyorum. Başka bir tarzı denemedim. Sadece başlangıçta klasik sokak çekiyordum, sonradan çağdaş sokak fotoğrafçılığı kavramının yerleşmesi ile bu tarza yöneldim. Sokak fotoğrafının en etkileyici yanı, bana göre, sürprizlerle dolu olması, dinamik olması ve hayatın filtresiz halini yakalayabilmek. Kısaca “an”ların içindeki samimiyeti ve gerçeği donduruyor olmak. Bu anlara tanıklık ediyor olmak ve belgelemek.

Kadınların özel alanlarından çıkarak, kamusal alanda var olması çok önemli. Sokakta kadın fotoğrafçı olarak yaşadıklarınız, örneğin olumlu yanları ya da olumsuz yanları hangileri?

 Bence kadın sokak fotoğrafçısı olmanın olumlu yanları da var, olumsuz yanları da var. Sokakta çekim yaparken kadın fotoğrafçıların daha az tehditkâr olduğunu düşünüyorum. Bu da insanların rahatsız olmamasını ve objektif karşısında daha rahat olmasını sağlıyor. Ayrıca yapıları gereği kadınların daha farklı bir bakış açısı olduğunu düşünüyorum. Detaylara, duygulara ve toplumsal katmanlara daha duyarlı bakabiliyorlar. Ne yazık ki sokak fotoğrafçılığına uzun süre erkekler hâkim olmuşlar, kadınların bu alanda daha fazla görünür hale gelmesi hem temsil açısından hem de anlatılan hikayelerin çeşitliliği açısından çok önemli ama bunların yanı sıra maalesef sokaklar hala kadınlar için güvenli alanlar değiller. Gece çekimleri, tenha bölgeler ve bazı sosyal çevreler kadınlar açısından riskli olduğu için birçok kadın sokak fotoğrafçısı rotasını, saatini vs. bu olumsuz etkileri göz önüne alarak planlama yapıyor.  

Her alanda kadınların birlikte çalışmasını çok önemsiyorum. Birlikte olmak, birbirine anlatmak, paylaşmak, mutluluğu ve acıyı paylaşmak bence gücümüzü artırıyor. Sizin için bu grupta olmanın anlamı nedir?

Öncelikli hedefimiz kadın sokak fotoğrafçılarının daha görünür olmasına aracılık ettiği için buradayım. Zaten asıl çıkış noktamız da bu. Hatta bunu dünya çapında destekleyebilmek için de global bir kadın kolektifinin üyesi olmayı tercih ettik. Kolektiflerin, sendikaların, derneklerin her zaman toplulukları daha güçlü yaptığına inanıyorum. Umarım bizler de buna az da olsa katkı sağlayabiliyoruzdur. 

Nazile Bolat, sizi sokak fotoğrafına götüren yol nasıl başladı? 

Fotoğrafçılığa doğa fotoğrafları çekerek başladım. Anadolu Üniversitesi AÖF Fotoğrafçılık ve Kameramanlık Bölümü’nde okurken karşıma çıkan bazı eserler bakış açımı değiştirdi. Özellikle Oscar Gustav Rejlander’ın “Hayatın İki Yolu” adlı eseri beni derinden etkiledi. O ana kadar çektiğim fotoğrafları sorgulamama neden oldu. Bu sorgulamanın ardından kendimi arayış içinde buldum ve sokak fotoğrafçılığı atölyesine katılmaya karar verdim. Sokakta, karşıma çıkan her unsurla kendi hikayemi yeniden yazmaya başladım. Sokak, bana sadece dış dünyayı değil kendi iç dünyamı da keşfetme alanı sunuyor. Bazen kendi dünyamda kaybolup yeni denemeler yapmak, sınırlarımı zorlamak bana büyük bir heyecan veriyor. Sokak fotoğrafı benim için bir ifade biçimi.

Sokakta kadın fotoğrafçı olmak konusunda neler söylersiniz?

Bazı sokakların, cinsiyet ayrımı yapmaksızın tehlikeler içerdiğini görüyorum. Özellikle ülkemizde, kadınların toplumsal rollerin dayattığı sınırları aşarak fotoğraf çekmek için sokağa çıkmaları başlı başına güçlü bir eylem. Bu görünürlük arttıkça, kadınların sokakta kararlı bir şekilde fotoğraf çekmesinin çoğu insan tarafından tehdit olarak görünmediğini düşünüyorum. Aslında kadınların sokakta fotoğraf çekmesi sadece sanatsal bir eylem değil kendisinin varlığını da gösteren bir eylemdir. Kadınların duygusal yaklaşımlarının fotoğrafta olan eylemlerin arkasındaki hikâyelere de vurgu yaptığını düşünüyorum. Umuyorum ki sokaklar, bir gün hep birlikte güzel hikâyeler oluşturduğumuz eşit, özgür ve güvenli alanlar olur.

Siz bu gruba nasıl dahil oldunuz. Grup olmak hakkında neler düşünüyorsunuz? 

Bizim yollarımız tesadüfen kesişti. Hepimiz farklı şehirlerde ve farklı hayatlar yaşıyoruz.  Birbirimize katkıda bulunarak çok şey öğreniyoruz hatta birlikte kim bilir neler öğreneceğiz? Sayfamızda Türkiye’den ve dünyadan kadın fotoğrafçıların işlerini paylaşarak görünürlüğünü arttırmayı amaçlıyoruz. Bir topluluğun parçası olmak, farklı birçok sesin bir araya gelerek tek ve gür bir ses çıkartması gibi. Bu nedenle toplulukların önemli olduğunu düşünüyorum.

Damla Yedisan, sizin için neden sokak fotoğrafı? 

İletişim fakültesindeki öğrencilik yıllarımda, fotoğrafın sadece teknik yönü (ışık, pozlama, kompozisyon vb.) ilgimi çekiyordu. Ancak fotoğrafın aslında teknik yönünün ötesinde, kalıplara bağlı kalmayan bir yönünün olduğunu keşfettikçe fotoğrafa olan ilgim arttı. Bunun yanında fotoğrafın “tanıklık” özelliği de ilgimi çok fazla çekiyordu. Bu nedenle, öncelikle belgesel fotoğraf ile ilgilenmeye başladım. Ancak, sokak fotoğrafının öngörülemezliğinin, kalıplara bağlı kalmamak açısından beni daha çok tatmin ettiğini fark ettim. Ondan sonra sadece sokak fotoğrafı çekmeye başladım. Bu şekilde kendimi daha özgür hissettim. 

Sokakta kadın fotoğrafçı olmak konusunda neler söylersiniz?

Kadın olarak sokak fotoğrafında var olmaya çalışmak, sürekli dengede durmaya çalışmak demek. Tehlikenin dozunu iyi ayarlamak gerekiyor. Ne çok cesur ne çok korkak olabilirsin. Bunun yanında sabır da istiyor. Bir kadın olarak kendini kanıtlamaya daha fazla uğraşmak gerekebiliyor ne yazık ki. Birtakım önyargılar var. Bunları kırmak için ben fotoğraf hakkında öğrenebildiğim ne varsa öğrenmeye çalışıyorum.

Sizin için Womeninstreetturkey’de olmanın anlamı nedir?

Womeninstreetturkey olarak öncelikli amacımız kadın fotoğrafçıların görünürlüğünü çoğaltmak. Bu grubu kurmadan önce, düzenli olarak takip ettiğimiz yerel ya da uluslararası sokak fotoğrafı mecralarında kadın fotoğrafçıların fazla yayınlanmadığını fark ettik. Bu motivasyon bizi birbirimize bağladı. Bir grup olarak da birbirimize çok şey kattığımızı düşünüyorum. Çünkü her ne kadar sokak fotoğrafı çeksek de işlerimiz ve üsluplarımız birbirinden farklı. Böylece sürekli birbirimizi besleyebiliyoruz.