Üniversite eğitimini yurt içi ve yurt dışında tamamlayan Cihan Ataş, halen İstanbul Üniversitesi'nde eğitim görmektedir. İlgi alanlarını kültür-sanat, din, din sosyolojisi ile toplumsal cinsiyet eşitliği ve hakları oluşturmaktadır. Şimdiye kadar yayımlanmış bir belgeseli bulunmakla birlikte, gelecekteki belgesel projeleri üzerine de çalışmaktadır. Düzenli olarak kültür-sanat etkinlikleri üzerine röportajlar yaparak yazılar kaleme almaktadır.

Türkçeye ”değiştirilemez / takas edilemez” diye çevirebileceğimiz NFT’ler (Non-Fungible Token/Nitelikli Fikri Tapu), sanat, müzik, oyun ve eğlence alanlarındaki dijital eser ve ürünleri temsil eden kripto varlıklardır. NFT’ler dijital eserlerin fikri mülkiyet haklarının kime ait olduğunu gösterir. Tıpkı kripto paralar gibi, Ethereum ve diğer blok zincirlerde yer alan NFT’lerin en büyük özelliği, kopyalanamaz, bir diğer NFT ile değiştirilemez olmasıdır. Çevrimiçi olarak kripto para birimleri ile alınabilir ve satılabilir. 

Geçmişi, Kevin McCoy ve Anil Dash’in 2014 Mayısı’nda  yarattığı “Quantum” isimli klibe dayanan NFT, Mike Winkelmann’ın bir eserinin Mart 2021’de Christie’s Müzayede Evi tarafından düzenlenen açık artırmada 69.3 milyon dolara alıcı bulmasıyla geniş yankı uyandırdı. Twitter’ın kurucusu Jack Dorsey’nin ilk tweetinin NFT’sini 2.9 milyon dolara satmasının ardından iyice popüler hale geldi.

Böylesine hızlı gelişen yeni nesil dijital sanat dalı NFT’nin en önemli isimlerinden Jonathan Monaghan geçen yaz Türkiye’deydi. Amerikalı NFT sanatçısı, bugüne kadarki en kapsamlı kişisel sergisini İstanbul’da gerçekleştirdi. “Şaşaa/Opulance” başlıklı sergisinde, barok dönemin gösterişiyle dijital çağın aşırılığını buluşturan Monoghan ile sanatı, eserleri ve İstanbul üzerine konuşma fırsatı bulmuştuk.

 

Jonathan, genç yaşta ünlü olan NFT sanatçılarından birisin. Bize kendinden söz eder misin? Eserlerin bize neyi anlatıyor? Sanatsal pratiğinde öne çıkan noktalar neler?

ABD’de yaşayan ve eserlerini orada üreten görsel sanatçıyım. Son on dört yıldır dijital olarak canlandırılmış videolar, heykeller, baskılar ve yerleştirmeler sergiliyorum. Eserlerimi ve çalışmalarımı, toplumun artan teknolojik bağımlılığının insanlıktan çıkaran ve yabancılaştıran etkilerine ve tüketimin ekolojik sonuçlarına dair artan endişem motive ediyor. Çalışmalarım; bilimkurgu, kitlesel gözetim ve materyalist kültüre geniş kapsamlı referanslarla antik mitleri ve metaforları bir araya getiriyor.
Sanat pratiğimin birincil yönü video yerleştirme olsa da, plastik, mermer ve altın gibi çeşitli malzemelerden heykeller üretmek için 3D baskı ve bilgisayar kontrollü frezeleme gibi dijital üretim teknikleriyle de çalışıyorum. Bu çalışmalar, bilgisayar yazılımında, görüntülerle, temalarla ve fiziksel- sanal alanlarda ortaya çıkan formlar. 

Deneysel çalışmalarım, yeni teknolojilere meydan okur ve geleneksel heykel yöntemleriyle imkânsız formlar üretir. Eserlerimi çeşitli galeriler ve müzelerin yanı sıra, açık hava sergilerinden büyük film festivallerine kadar çok çeşitli mekânlarda sergiledim. En öne çıkanlardan bazıları, Paris’teki Palais de Tokyo’da(2018) ve The Sundance Film Festivali, New Frontier’de (2016) düzenlenen grup sergileridir. Bitforms Galerisi (New York, NY, 2015 ve 2017), Galerie 22,48m2 (Paris, Fransa, 2016), VisArts Center (Rockville, MD, 2019) ve Market Gallery gibi mekanlarda bir düzineden fazla kişisel sergi açtım. Baltimore’daki The Walters 1Art Museum’da  2017 yılında bir dizi büyük ölçekli dijital baskılardan oluşan bir sergi için davet edildim. “After Fabergé” başlıklı sergimde Fabergé yumurtasını orijinal Fabergé yumurtalarının yanında yeniden canlandırarak yarattım ve sergiledim.

 

Sanata nasıl başladın? Yoksa buna “NFT’ye” mi demeliyim?
İlk sanatsal ilgi alanlarım geleneksel ressamlar, heykeltıraşlar ve hatta video sanatçıları değil, video oyunu tasarımcıları ve bilimkurgu filmleriydi. Filmler ve video oyunları yapmak için kendi kendime grafik tasarım öğrenmeye başladım. Ancak zaman içinde daha farklı ve zor tekniklerin kullanıldığı farklı işler yarattım. 2013 yılında Berlin’de konuk olarak katıldığım misafir sanatçı programında “New Blockchain Technology” konusunda uzman Trent McConaghy ile tanıştım. Bir akşam yemeğinde beni dijital sanat eserlerini güvence altına alacak olan NFT konsepti ile tanıştırdı. Sanat koleksiyonerlerinin ve kurumların dijital eserleri satın alma konusunda hâlâ temkinli oluşları beni daha çok NFT üzerine yönlendirdi. Bu pazarın gelişmesi için birçok proto-NFT’ler oluşturdum. NFT’nin bugünkü halini görmek benim için inanılmaz.


İlham aldığın şeyler neler? “Bana ilham verdi” diyebileceğin birisi var mı sanat hayatında?
Genellikle eski mitleri araştırırım ve eski hikâyeleri anlatmanın yeni yollarını hayal ederek başlarım. Bunları bilimkurgu, barok mimari ve tarihi sanat eserlerine geniş kapsamlı referanslarla birlikte bakarak örüyorum. Fabergé yumurtalarından tutun, belli başlı tarihi tablolara kadar her şeyden ilham alıyorum ve yeniden hayal ediyorum. Ortaya çıkan sanat eseri de farklı disiplinlerden ilham alan ancak yeni teknolojiyle meydana çıkmış oluyor.

 

Eserlerinde fütüristik yanları görebiliyorum. Ne düşünüyorsun, sence doğru mu?

Sanatçılar her zaman yeni teknolojiler keşfeden insanlardır. Matbaadan filme kadar çağın yeni medyasını kurmada ön saflarda yer almışlardır ve almaya devam edeceklerdir.


Bize “Opulence” hikâyesinden bahseder misin? Daha önce İstanbul’a geldin mi? Şehrin sanat ortamı hakkında ne düşünüyorsun?

İçinde yaşadığımız çağın dijital olarak zengin olmadığını düşünüyoruz ancak durum bunun tam tersi. Bugün dijital teknoloji her şeyi kapsıyor ve kaçınılmaz bir noktada. Bence rokoko veya barok mimarisine çok benzeyen yanları var. Öğrenciyken İstanbul’a gelmiştim. Üniversitedeki sanat tarihi hocalarımdan biri, okuttuğu sanat tarihi kitabını seyahat rehberi olarak kullanmamı söylemişti. Ve ben de öyle yaptım, İstanbul’a geldim ve bütün tarihi yerlerini ziyaret ettim. Contemporary İstanbul’da bir sergi için daha önce küratörler Ceren ve Irmak Arkman ile çalıştım. Benim eserlerim tarihin katmanlarını harmanlar. İstanbul da bunu yansıtmak için en uygun şehirlerden biri.

Hangi sanat akımı seni en iyi tanımlar?

“Sanat hareketleri” ile hiçbir zaman özel olarak ilgilenmedim. Ben her zaman sadece kendi işimi yapmaya çalıştım ve yaptım. Yaptığım eserler ”yeni medya sanatı” olarak tanımlanabilir ancak nihayetinde günümüz sanatçıları çok ”bireyseldir.”