Peyman Ünalsın Gökhan

Boynuz Ucu

1969 İstanbul doğumlu. İtalyan Lisesi’nden sonra hayranı olduğu ekolün peşinde dört sene, sonradan hiç icra etmeyeceği bir bölümde lisans eğitimi aldı. Hayat bilgisi ile donandığı yılların ardından Türkiye’de, çeşitli alanlarda profesyonel çalışma hayatına devam etti. Lise yıllarında başlayan turizm sektöründeki çalışmaları, pandemi sonrasında, ikinci emeklilik döneminde yeniden gündeme geldi. İtalya, İspanya ve Güney Amerikalı turistlere tur programları hazırlayıp, ülke tanıtımına katkı sağlamakla meşgul. 2014’te yoğunluğu artarak başlayan edebiyatla iştigali, bugün çeşitli mecralarda yayımlanan öykü, kitap inceleme yazılarıyla sürmektedir. Yazılarının toplandığı, son dönemde biraz ihmal edilmiş avarebalon.com isimli blogun sahibidir.

Babadan oğula geçen aile geleneği bir mesleğin boynuz ucundayım. Bırakmak istedim, “Olmaz!” dediler. “Şeref meselesi. Alnımızın akı. Tutkuyla gönül vermiş dedelerini düşün,” dediler. O anlarda beni bir manyetik rezonans cihazına tıksalar, beynimin alev aldığını görebilirlerdi. Düşünmenin zırnık faydası olmadı. Büyük büyük dedemin ok darbeleriyle arenaya serdiği boğanın melül bakışlı başını şöminenin üzerinde her gördüğümde kaçacak delik arayarak büyüdüm. Feri sönmüş koca gözler, tüm çocukluğum ve gençliğim boyunca beni izledi. Ailem tarafından öldürülen akrabalarının hesabını sordu o bakışlar. Boynuzlarını ok gibi kullanarak yüreğimi delmek için fırsat kolladığı hissiyle korkumdan, karşısına geçtiğimde sabit durmaktan kaçındım. Yine de bu işten paçayı sıyıramadım. Gen haritamın Juan Carlos de Maria Pereira Fernandez’in soyundan geldiğimin aksini söylemeyeceğinden eminim. Ancak damarlarımda akan bir matadorun kanı değil. 

Bugün ilk defa arenaya çıkıyorum. Geceden bu yana yakama yapışan heyecan uyutmadı, yedirmedi. Soyunma odası, vücudumdan fışkıran ter kokusuna boğuldu. Kimse iyi şanslar dilemeye giremiyor. Şapkamı kolumun altına sıkıştırıp, pelerinimi alıp odadan çıkıyorum. Dizlerimden aşağısı benim değil. Dar tünelde yürürken çılgınca tempo tutan kalabalığın çığlıkları kulaklarıma çalınıyor. Sahaya çıktığımda gözümü alan güneşten körleşiyorum. Pelerini tutan elimi yüzüme siper etmek için aniden ve hızla kaldırıyorum. Kum zeminde boğanın toynaklarının gümbürtüsünü duyuyorum. Son gördüğüm şey, boynuzunun ucu.