1977’de İstanbul’da doğdu. Birkaç seçkin kitabevinde satış danışmanı ve yöneticilik yaptı. İstanbul’da yaşıyor. İlk öyküsü "Kısa ve Öykü" dergisinde yayımlandı.

 Evinin koridorunun on üç adım olduğunu, sosyal medyadan öğrendiği ‘Sağlık için her gün on bin adım’ paylaşımını okuduktan sonra öğrendi. Pandemi nedeniyle yaşanan büyük kapanma sırasında, midesindeki ve bağırsaklarındaki stres gazını atmak için koridorda voltalarken, on bin adımı kaç turda tamamlayabileceğini merak etmişti. On bin bölü yirmi altı… Koridor yetersiz gelince bina boşluğundaki mermer merdivenlerden inip çıkarak vücudunu daha fazla zorlamaya karar verdi. Sonucunda diz ağrıları arttı ve eviyle en uzak market arası yolculuğa sıklıkla çıkmasına neden oldu. Günlük gıda ihtiyaçlarını toptan yerine tek tek alarak karşılıyordu. Bir nevi sokağa çıkma yasağını kırıyor, dairesinin ve binanın sınırlarından taşıyordu. Sonsuzluk ve sınırlar hakkında düşünürdü ama kapanmayı hiç aklına getirmemiş olması, mesafe ölçümleri yapmasına, rutin güzergâhta bıraktığı izinin her defasında derinleşerek ışığın ulaşamayacağı çukurlar yaratmasına sebebiyet vermişti. Yatayda lokal, dikeyde yeraltına, fiziksel ve düşünsel yolculuklar alışkanlık haline geliyordu. Çıkışın toplumsal, siyasal ve ekonomik çözümleri ise bu kent yorgununun dahil olmadığı meclislerde kararlaştırılırken, ağırlığı onun omuzlarındaydı. Her şey bittiğinde ağırlık çoğalacaktı.             

 

“Her şey bitti.” dediler. İnanmadı. Kuşkucunun karanlığı sabit fikirlinin aymazlığını sarmalayınca, kapalı kalmak bir gerekliliğe dönüşmüştü. Bilecek yeterliliğe sahip olmayanın, bildiğini söyleyen karşıtların çatışmasında sıkışmış olma durumu, onu sonsuz kapanmaya mahkûm etmişti. Yatayda lokal, dikeyde yeraltına…