Zeynep Güzelil

Adı Konmamış Bir Mesele

İstanbul, Kadıköy’de doğdum. Yazmaya olan ilgim küçük yaşta başlayıp özellikle lise yıllarımda arttı. 2021 yılında Üsküdar Amerikan Lisesi’nden mezun oldum. Şu an Bilkent Üniversitesi İletişim ve Tasarım Bölümü’nde öğrenimime devam etmekteyim. Yazmanın yanı sıra illüstrasyon, medya tasarımı, görsel iletişim gibi alanlarla ilgiliyim.

Her şeyin her anlama geldiği, herkese gelişigüzel ama süslü bir etiketin yapıştırıldığı, herkesin her konuda az buçuk fikir sahibi olduğu bir dünyada yaşıyoruz artık. Yanlış anlaşılmasın lütfen; bunu konservatif, geleneksel bir bağlamda düşünmüyorum. Bu, takip edemediğim ve anlamlandıramadığım bir dönüşüme uğrayan günümüz dünyasının karman çorman olmuş yeni kültürüne bir eleştiri, birkaç değerlendirme.

         Gündem öyle hareketli ki bazı günler hiç evden çıkmadan bütün gün öylece oturmak geliyor içimden. Gelecek için endişelenmek bir spor oldu artık. Sanki dünyanın neresine gidersem gideyim günlük hayatımın bir parçası haline gelmiş bu kara kara düşünme halini üzerimden atamayacağım. Ben de bazen bununla savaşmayı bırakıyorum. Kendimi bu dipsiz çukurun içine bile isteye atıp dünyayı anlamaya çalışıyorum. Bunu yaptığımda gelecek benim için daha net olmuyor, evet. Ama benim bir şekilde ne uğruna var olduğumu öğrenmem gerek.

         Herkesin diline dolanan yeni nesil kavramlarla tanımlayamıyorum dünyayı. Ataerki ve erkek şiddetine karşı yüzyıllardır verilen kadın mücadelesinin bizzat kendi içinden çıkma aşırı liberal düşmanları oldu. Pek çok tavra pek çok yeni isim konuldu. Dünya üzerindeki azınlık mücadeleleri birkaç yeni terime indirgendi; pek çok insan sorunların kaynağını göremez, bunları içinde bulunduğu düzende arayamaz durumda. Kapitalizm artık o kadar hafife alınan bir şey ki insanlar rastgele bir gruba parmak sallayıp işin içinden sıyrılmakta hiçbir sorun görmüyor. Bununla beraber mücadele yöntemleri de değişiklik gösteriyor artık. Her şeyin en organiğinin, en “cruelty-free”sinin, en veganının peşine düşmek kişisel çapta bir değişiklik yaratıyor elbette. Fakat niçin büyük çapta olabilecekleri düşünmüyoruz? Neden daha büyük bir kavganın parçası olmuyoruz, neden daha büyük oynamıyoruz? Tarihten bilmiyor muyuz, köklü bir değişimin ancak bu şekilde geleceğini?

         Geçtiğimiz aylarda Kuveyt’te yedi milyona yakın lastiğin bulunduğu lastik çöplüğü ateşe verildi. Görüntülerde ise havaya yükselen kapkara bir duman var. Maalesef medyada pek fazla karşılık alamadı fakat dünyanın her köşesinde her gün böyle olaylar yaşandığı su götürmez bir gerçek. Hepimiz, ben dahil, bu durumu yokmuş gibi düşünerek içimizi rahatlatıyoruz ama aslında çok iyi biliyoruz dünyanın eriyip gittiğini. Dünyanın her köşesinde büyük şirketlerin büyük fabrikaları devletlerinin de desteğiyle varlığını sürdürüyor. Atıklarının nereye gittiği ise artık gizem değil. Şimdi bu noktada şunu soruyorum: insanların büyük özenle dikkat ettiği bunca kağıt pipetlerin, vegan deterjanların, çantalar, kıyafetlerin nasıl bir etkisi olacak bu dumana, atıklara? Artık binlerce, milyonlarca insan hayat tarzını bu organik yöne doğru değiştirmiş, bu yönde oldukça fazla emek vermekte. Ama ne yazık ki uzun vadede baktığımızda iklim krizi her geçen gün daha kötüye gitmeye devam ediyor. Bahsi geçen şirket-devletler, fabrika ve yapılanma üzerindeki politikalarını sürdürdükçe bizler istediğimiz kadar kağıt pipet kullanalım, değişim yaşanmayacak.

         Nitekim bu tip bir hayat tarzı zaten olması gereken değil mi? Çevreyi kirletmeyen ürünler kullanmak, geri dönüşüme özen göstermek zaten her insanın günlük hayatında yapıyor olması gereken yegâne şeyler. Bu, bir seçim değil, zorunluluk olmalı. Şu günün dünyasında zaten böyle yaşanmalı. Beni düşündüren, daha büyük bir mücadeleyi es geçip aynı çemberin etrafında dolanıp durmak. Devlet politikalarının bu meseledeki konumunu dikkate almamak büyük hata olur. İklim krizinin yegâne sebebinin kapitalizm olduğunu düşünmemek, sebebi başka şeylerde aramak büyük bir hatadır. Evet, belki her şey her anlama geliyor günümüzde; herkese bir etiketimiz, bir zamirimiz var. En bariz konularda bile bölünüyoruz, en olmayacak fikirleri bile fikirden sayıyoruz. Herhangi bir gruba gelişigüzel parmak sallayıp geçiyoruz. Fakat iklim krizi bu kadar hafife alınan bir mesele olmamalı. Ben, kişisel hayatımda çevreye gösterdiğim bireysel özenin, eforun bir hiç uğruna heba olmasını istemiyorum. Bu meselenin yeni nesil oluşumlarına kurban gitmesini istemiyor, geniş çaplı bir mücadele verilmesi gerektiğine inanıyorum. Devletlerin denizleri, okyanusları, ormanları, habitatları yok edip daha sonra ağza bir parmak bal çalarcasına vegan ürünler pazarlamasını, bunun piyasasını oluşturmasını desteklemiyorum. İnsanların önce neden bu ortamların yok olduğu üzerine düşünmesi gerek. Daha köklü bir değişim mümkün.