İstanbul Bilgi Üniversitesi Medya ve İletişim Bölümü mezunu ve çift ana dal yaptığı Sanat ve Kültür Yönetimi bölümünde son sınıf öğrencisi. Okumak ve araştırmak en çok sevdiği iki şey. Toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın hareketi gibi konular ilgi alanlarının başında geliyor ve bunlar üzerine yazıp çiziyor.

Küçükken şarkıcı olmak istediğimi söyleyince bazı yakınlarım sanki orospu olacakmışım gibi, “Sus öyle deme, ayıp” gibi şeyler söylerlerdi. Şarkı söylemeye bayılır, söylerken kendimi başka bir dünyada hissederdim. Hâlâ öyle. Biraz daha büyüdüğümde şarkıcı olma hayalimi bilen bir başka yakınım beni karşısına alıp, “Bak, Tuğba senin sesin güzel ama o kadar da değil” demişti. O kadar iz bırakmış ki bu sözler bende hâlâ unutmuyorum. Lisede bana çok destek veren müzik hocam sayesinde bu hayalime yaklaşsam da hayatın gerçekleri ile yüzleşip kendime başka bir yol çizmem gerekti. Şanslıyım ki bu yeni yol da benim için bir tutkuya dönüştü. Bazı hayallerim ölmüştü ama kendime başka yol çizecek imkânlara sahiptim. Canım ülkemin kendi evlatlarına “hayatta kalma” şansı bile tanımadığı şu günlerde bir kadın olarak yaşamak bile şanstı ne de olsa.

Pek çok şey var aklımda son günlerde, geçen gün Hatice Meryem’in yazdığı “Bir Kadını Öldürmeye Nereden Başlamalı?” kitabını okudum. Çok düşündüm, kitap üstüne, kadın olmak üstüne, ölmek üstüne… Bir kadını öldürmeye pek çok yerden başlayabilirsiniz, kitapta vermiş örneğini. Mesela bir üçlü prizden, bir kalem kâğıttan ya da bak bu çok güzel (!) kış ortasında aklına düşen tek başına bir tatil fikrinden mesela. Çok çeşitli ve yaratıcı pek çok başlık var daha kitapta ama bir kadını öldürmeye asıl buralardan başlamıyorsunuz. Bir kadını açıkçası hiçbir zaman tek bir kişi de öldürmüyor. Bir kadını öldürmeye nereden başlıyorsunuz biliyor musunuz? Etek boyunu sorguladığınızda mesela. Hayııır canım asla! Siz niye etek boyunu sorgulayasınız, siz de seversiniz belki mini etek giymeyi ama uygun yerlerde. Gittiği yerin mini eteğe “uygun” olmadığını bilmiyor sanki. Ya da alkollü bir mekânda mesela. Çok içmiş kadın, bu kadar içilir miymiş? Sarhoşken tabii taciz ederlermiş, kendinde olsaymış o da değil mi? Ya da aynı evde yaşıyormuş kadın evli bile olmadığı adamla, böyle ipe sapa gelmez adamlarla takılırsa tabii gelirmiş başına böyle şeyler, sanki eşler veya “düzgün” adamlar öldürmüyormuş gibi.

 

Bir de bir kadını, bir kız çocuğunu öldürmeye nereden başlıyorsunuz biliyor musunuz? Onun hayallerini yıktığınızda, ona kendini değersiz hissettirdiğinizde, ona başarabileceklerini yapabilmesi için yol göstermeyip, önüne taş koyduğunuzda öldürüyorsunuz. Siz, hepiniz, erkek kadın, yaşlı genç hepiniz kadınları öldürüyorsunuz. Bizi güçsüz, yalnız ve mutsuz olmaya mahkûm etmeye çalışıyorsunuz. Sırf bizden korktuğunuz için bizi birbirimize düşman etmeye çalışıyorsunuz. Ben o gün, “Sen o kadar da yetenekli değilsin” sözüne karşı duramadım. Ayağa kalkıp hayır diyemedim. Bunun için çok küçüktüm belki de ama bugün biliyorum ki bütün engellere karşı ayağa kalkmak lazım. Şarkı söylemek lazım, gece 12’den sonra mesela, ya da şort giymek lazım; şort giymek ve o şortla doyasıya hareket etmek, spor yapmak mesela ve birisi laf ettiğinde “Sana ne lan” diyebilmek lazım. Sana ne lan benim hayatımdan!

Fotoğraf: Emre Orman/csgorselarsiv.org