“Bu yazı Fatmagül Berktay’ın izniyle, Diren Akademi’deki dersinden notları” içermektedir. Hocamıza teşekkür ediyoruz. Metnin özeti Mikroscope ekibi tarafından gerçekleştirilmiştir.
Cevabı baştan belli gibi görünebilir; ancak Heidegger’in de belirttiği gibi, “En dipte, sıradan sıradan değildir, sıradışıdır.” Bu durumda hem kötülük hem de sıradanlık kavramlarını sorgulamak gereklidir.
Hannah Arendt ve Kötülüğün Sıradanlığı
Hannah Arendt’in ünlü eseri “Eichmann Kudüs’te: Kötülüğün Sıradanlığı”, bu tartışmanın merkezindedir. Arendt, totalitarizmi “radikal kötülük” olarak nitelendirmesinin ardından, Eichmann davasında kötülüğü sıradan bir olgu olarak tanımlamıştır. Burada bir çelişki var mıydı?
Kant ve Radikal Kötülük
Radikal kötülük terimi ilk olarak Kant tarafından kullanılmıştır. Kant, ahlaki kötülüğü ele alırken insanın özünde kötü olduğu fikrini reddeder ve kötülüğü ahlakın gerektirdiğinden sapma olarak tanımlar. Ahlak aklın taleplerine uymakla ilgilidir. Bu bağlamda, ahlaki kötülük, öznenin özgür ve bilinçli bir seçimi olarak karşımıza çıkar.
Eichmann Davası ve Arendt’in Gözlemleri
Eichmann, II. Dünya Savaşı sırasında Yahudilerin kitleler halinde tehcirini örgütleyen Nazi savaş suçlusudur. 1961’de Kudüs’te yargılanırken Arendt, duruşmaları izleyerek gözlemlerini yazdı. Ancak, Arendt’in “Kötülüğün Sıradanlığı” ifadesi, Yahudi toplumu içinde büyük bir öfkeye yol açtı.
Arendt’in Olgusal Gerçekliği
Arendt’in olgusal gerçekliğe yaklaşımı, düşünme yoksunluğunu niteleyen “sıradan kötülük” kavramıyla öne çıkar. Düşünmek, insan olmanın vazgeçilmez bir koşuludur. İnsan her şeyi anlamak ve analiz etmek kapasitesine sahiptir; bu da mücadele için bir başlangıç noktasıdır.
Eichmann’ın Portresi
Arendt, Eichmann’ı bir canavar olarak değil, sıradan bir insan olarak tasvir eder. Onun sıradanlığı, Arendt için daha dehşet verici bir gerçektir. Eichmann, kendisini bir “görevli” olarak savunmuş ve yaptığı eylemleri sorgulamaktan kaçınmıştır. Bu durum sıradan insanların da büyük kötülükler yapabileceğini gösterir.
Düşünmemek ve Kötülük
Eichmann’ın eylemleri, düşünmeyi reddetmenin sonuçlarıdır. Düşünmemek, ahlaki yargı yetisinin kaybolmasına yol açar. Arendt düşünmenin tehlikeli olduğunu vurgular; çünkü düşünme, insanı eylemlerinin sorumluluğuna yönlendirir.
Kişi Olmak ve Ahlaki Seçimler
Arendt’e göre, kişi olmak, bilinçli bir edimdir ve karakter, kişinin seçimleriyle şekillenir. Düşünmemek, “hiçlik” anlamına gelir ve bu durum, totaliter rejimlerin işleyişine zemin hazırlar.
Sıradan Kötülük ve Ahlaki Bukalemunlar
Sıradan kötülükleri işleyenler, çevrelerine uyum sağlamakta ustadırlar. Ahlaki normlar, kolayca değiştirilebilir ve bu durum, totaliter rejimlerin yarattığı korkunç sonuçlara yol açar.
Yönetilenlerin Sorumluluğu
Alexis de Tocqueville, yönetilenlerin hatalarının da tiranlıkta payı olduğunu belirtir. Modern kitle toplumunda, bireyler kaybolur ve bu durum, totaliter liderlere itaat etmeye zemin hazırlar. Arendt bu kaygıyı paylaşarak, bireyselliğin kaybolmasının tehlikelerine dikkat çeker.
Sivil İtaatsizlik ve Direniş
Sivil itaatsizlik, yönetimin yasal olmayan edimlerine karşı meşru bir yanıt olarak ortaya çıkar. Arendt bu tür eylemlerin politik sistem içinde yer alması gerektiğini savunur. Gerçek yurttaşlık, dünyaya karşı sorumluluk duymak anlamına gelir.
Sonuç: Kötülüğün Sıradanlığına Karşı Mücadele
Sonuç olarak, insanlığımızı korumak için düşünmeyi ve eylemde bulunmayı seçmeliyiz. Kötülüğün sıradanlaşması, bizi her geçen gün daha da tehdit ederken, bireylerin ahlaki ve vicdani kapasitelerini kullanmaları önemlidir. Bu bağlamda, Arendt’in “Kötülüğün Sıradanlığı” eseri, çağımızın en önemli uyarılarından biridir.