Antropolojinin penceresinden insiasyon ritüellerinin tayin edici bir toplumsal anlamı olduğu söylenmeli. Antik Mısır’dan bugüne inisiyatik pratiklerin hemen hepsi ritüel bir ölüm ve yeniden dirilişi simgeler. Eliade böylelikle inisiyenin bambaşka bir insan olarak yeni bir yaşam tarzını üstlenerek hayata dönmek anlamına geldiğini söyler. İnisiye sınavları geçtikten sonra artık yeni biri olur. Kendi içindeki bir başkasına dönüşür. Bu dönüşüm kendiliğinden olmaz. İnisiye adayının ait olduğu geleğene dair bir dizi sınavdan geçirilmesi, rehberleri tarafından da gözetlenmesi gerekir. Eliade inisiyasyon ritüellerini de üçe ayırır: birincisi erginlenme, yani kabilenin çocuklarının erginliğe geçişi, ikincisi gizli örgütlerin kendilerine üye kabul ederken uyguladıkları inisiyasyon ritüeli, üçüncüsü de şifacı-şaman olmaya dair kişisel deneyime dayalı inisiyasyon ritüeli. Eliade, çağdaş dünyada inisiyasyon ritüellerimizi yitirdiğimizden söz eder. Bu neoliberalizmin yalıtılmış ve yurttaşlığı iyice aşındırılmış insanının kayıplarındandır. Fakat belki inisiyasyon ritüellerinin irili ufaklı biçim değiştirdiklerini söylemek daha doğru olabilir. Tarihin bu aşamasında, toplumsal hayatın bu biçiminde inisiyasyon sınavlarının gündelik yaşam pratiklerine sirayet ettikleri düşünülebilir. Ölmeden mezara girmek olarak tanımlanan durumlar, ayrılık, bir yakının kaybı, işsizlik, hastalıklar, toplumsal mücadeleler, toplumsal isyanlar gündelik yaşamın öznesinin peş peşe sınavlarından bazıları olsa gerektir. İnisiasyon ile dönüşen özne kendi içinden bambaşka birini çıkartıp yaşama bir yerinden yeniden döner. Bu sürece de öldükten sonra dirilme alegorisi eşlik eder. Asıl ve değerli olan yaşam bundan sonra başlayacak olandır. İnisiye olan kişi bundan itibaren kayda değer bir yaşam sürmeye, bir özne olmaya hak kazanır.
Bir çömezi bir inisiyeye dönüştüren süreçte yapılan sınavlar bedensel ve ruhsal dayanıklılığı sınayan ve sınırlarını genişleten acı verici pratiklerle işler. Bütün bu sınavlar deneyimleyeni dönüştürür. Izdırabın dönüştürücü etkisi bana Dostoyevski’yi anımsatır. Raskolnikov’un dönüşümü de böylesi bir yolculuğa hazırlanıyordu. İtirafı ve Sibirya sürgünü Raskolnikov’u dönüştürücü büyük bir etkiye sahiptir. Raskolnikov’un şifacı rehberi Eliade’nin kabilelerindeki gibi değildir. İtiraf ve sürgün Raskolnikov’u yeni bir kendine uyandıracaktır. Bu sürecin başlayacağından haberdar edilir okur. Raskolnikov toplumun bir parçası olduğunu, onun yasalarına tabi olduğunu reddetmeye, bir Napolyon olmaya çalışır ama bunu sürdüremez. Yaşadığı ıstırap ve sinir buhranı nöbetleri onun dönüşümünü başlatır. Toplumsal varlığı belki tam da bundan sonra başlar. Olabileceğini zannettiği kişi yerine bambaşka biri olacaktır Raskolnikov. Onu dönüştürecek olan pişmanlık değildir, aslında Raskolnikov tefeci kocakarıya acıdığı için değil bir yükü taşıyamadığı için pişmandır. Raskolnikov’un dönüşüm ihtimalini biçimlendiren ıstırap da bir sürecin içinde dönüşür. Cezalandırılmak Raskolnikov için arındırıcı bir işlev görür. Fazlalıkların, yüklerin atılacağı bir cevap olarak kabul edilebilir bir cezadır Raskolnikov için.
Sefaletin yoğurduğu bir üniversite öğrencisi olan Raskolnikov sanki uzun bir ıstırap sınavları zincirinden geçer. Çarlık Rusya’sının sefalet içindeki bir mensubu olan Raskolnikov çağının ve toplumunun bir taşıyıcısıdır elbette. Bu yüzden belki Raskolnikov’un dönüşümü süreci belki tam da çağının Rus toplumunun kristalize halidir. Topluma verilen ceza çoktan yoksulluk ve açlıktır. Yolu mücadeleye çıkan bu toplumsal krizleri Eliade’nin birinci tipteki erginlenme ritüellerine benzetmek bana yanlış gelmiyor. Toplumsal dönüşümlerde de uzun bir bastırma ve mahrum bırakma sürecine verilen cevap olarak mücadelenin bir payı olduğu söylenebilir. Bu mücadele süreçleri de toplumların erginlenme süreçlerine benzetilebilir. Kişinin bireyden yurttaşa geçişi gibi toplumların da kendi kaderlerini tayin edecek erginliği muhafaza etmeleri bir mücadele ile kazanıldığından söz edebiliriz. Toplumca yurttaşlardan sadece tüketici bireylere dönüştürüldüğümüz tarihin bu aşamasında, krizlere verilen yanıtlar erginlenmenin bir adımı değil mi? Belki daha uzun sürecek bir erginlenme olur bu ama çok şey öğretir muhatabına. Sonuna dair umudu muhafaza etmek şarttır. Güncel toplumsal mücadelenin ereği bireyin ölüp yurttaşın dirildiği bir mevzii bırakmak istememizdendir.