Engin Yavuz 1979 yılında doğdu. Galatasaray Lisesi’ni 1998’de bitirdikten sonra müzik çalışmalarına profesyonel olarak yöneldi. O zamanlardan beri gitarist ve solist olarak müzik hayatına devam etmekte. Son yıllarda da, kendince edebiyatla ilgilenmekte.

“Sayın seyirciler! İçimizde hâlâ onlardan var. Araştırmalara göre ülkemizde dövmesi olmayanların sayısı onu geçmiyormuş. Bizlerin anlamakta güçlük çektiği bu kişilerden biri, Nadir Bey, gazetecilerin sorularını yanıtlamak üzere stüdyomuzda!”

O an Nadir Bey uyanır gibi oldu. Saate baktı. Düşe dönmek isteyip tekrar gözünü yumdu. Döndü de. Stüdyodaysa soru yağmuru başlamıştı:

“Dövmeyle ne alıp veremediğiniz var?”

“Hem dövmesiz insan tatsız tuzsuz yemek gibidir. Kimlik sorunu yaşıyor musunuz?”

“Çevrenizdekilerin sizi yadırgadığı söyleniyor. Sizce ötekileştiniz mi? Psikoloğa da mı başvurmadınız?”

Adam sorulara ne diyeceğini şaşırdı. Tam ağzını açacakken, hop! Bir soru daha.

“Her şeyiniz tam, hiçbir eksiğiniz yok diye mi dövme yaptırmadınız? Kendinizi ifade etmek zor mu?”

“Ya özgüveniniz? Sırf size ait bir özellik, bir hikâye de mi yok? Yaşamdan aldığınız ders, bir ilkeniz, ne bileyim, dövme olabilecek hayat mottonuz da mı yok?”

“Hasbinallah!” dedi kısık sesle Nadir Bey. Uykusundaydı hâlâ. Herkes bir şey söylüyordu.

“Bu bir tercihtir. Toplum için sakıncası yok. Gusül abdestini bozuyor diye olabilir.”

“Parfüm de mi sıkmıyorsunuz Nadir Bey? Yoksa orijinal olmak için mi dövme yaptırmadınız?”

“Yahu siz manyak mısınız?” derken uyandı Nadir Bey. Sabah olmuştu. Koştu eşine, gördüğü düşü anlattı.

“Eh, sen de yaptır artık bir dövme de kurtul. Sana dedik zamanında. Dinleyen kim?”

“Ne diyorsun Aysel? Sen bari yapma! Yeter yahu! Hâlâ rüyada mıyım yoksa?”

Hâlâ yüzme bilmeyenler vardı. Ehliyeti olmayanlar da. Fark neydi? Bir gün sahiden televizyona çıkartırlarsa diye korktu. Başka şeyler düşündü sonra. Meseleyi unuttu. Gece oldu. Yattı. Yeni bir düşe daldı. Orada, küçük bir çocuk annesini kolundan çekiştiriyor, parmağıyla Nadir Bey’i gösteriyordu.

“Anne! Bak! Dövmesiz adam burada! Resmini çekelim mi?”

Nadir Bey müzeye konmuş, nesli tükenenlerden numune olarak kendisine ayrılan bölümde ziyaretçilere sergileniyor, sandalyesinde oturup gazetesini okuyor, çayını içiyor, soruları yanıtlıyordu. Maaşı iyiydi. Hiçbir şey yapmadan çizgi dışı olmuştu. Düşünde artık çok mutluydu.