İstanbul’da doğdu. İstanbul Arel Üniversitesi Gazetecilik Bölümünden mezun oldu, aynı üniversitede Medya ve Kültürel Çalışmalar tezli yüksek lisans bölümünü bitirdi. Çeşitli sivil toplum kuruluşlarında ve profesyonel çalışma hayatında yer aldı, şu an serbest gazetecilik yapıyor.

Uzun zamandır kendiyle baş başa kalamamıştı, tek başına olmuşluğu olmuştu ancak kafasındaki düşünceler hiç kendi tarafına uğramıyordu. Bu akşam farklıydı. Tek başınaydı ve kendiyle baş başa kalmaya niyeti vardı. Saat akşam on bir sularıydı, havada kar soğuğu vardı elleri donuyordu, keşke eldiven alsaydım diye içinden geçirdi. Sıcak bir şeyler içse ne güzel olurdu diye düşünüyordu ve bir mekâna takıldı gözü, düşünmeden içeri girdi ve sıcak şarap sordu, bugün şanslı günümdeyim diye içinden geçirdi sıcak şarap vardı. Mekân tam sevdiği gibi eski görünümlü küçük hoş bir mekândı. İnsanların kahkahaları sıcak şaraptan önce içini ısıttı.

Kırmızı şarabı önce bir kokladı, kokusunu iyice içine çekti keyif alarak içti. Ne zamandır yediği, içtiği şeylerin farkında olmadan hızlı hızlı geçiştirdiğini düşündü, üzülmek yerine bu sefer farkında olduğu için keyiflenmeyi tercih etti. 

Bar işletmecisi, “İlk defa mı geliyorsunuz?” diye sordu, “Evet,” dedi. 

“Peynir sever misiniz?” dedi, ayağında kovboy çizmelerine benzeyen kafasında yeşil beresi olan işletmeci. 

“Evet severim,” dedi. Kovboy çizmeli erkek elinde ince uzun peçeteye sarılı bir peynirle geldi. İlk ısırığı aldı, bu ne kadar güzel bir şeydi, şarabın yanında ağzında güzel bir tat bıraktı, bir ısırık peynirden, bir yudum şaraptan aldı iyi ki buraya girmişim diye geçirdi içinden. Zaten plansız yaptığı şeylerin sonucundan hep memnun kalmıştı. Kalkma vakti geldi, kovboy çizmeli yeşil bereli işletmeciye tebessüm ederek teşekkür etti. 

Dışarısı hâlâ çok soğuktu, kaldırımda yatan bir sokak köpeği gördü, hüzünle bakıyordu sanki, görmüş geçirmiş bir hali var gibiydi. Köpeklerin bakışlarında insanların çeşitli ruh hallerine yönelik bakışları görürdü hep, ancak sokak köpeklerinde hep hüzün teması hakimdi sanki içi ezildi. Kendisi birazdan sıcak yuvasına gidecekti, sıcak şarabını da içerek içini ısıtmıştı… Yine o tanıdık vicdan azabını yaşadı. Köpeğin yanına gitti, kendisinden tedirgin olup olmadığına baktı korkmuyordu köpek, iyi bari dedi kötülükle karşılaşmamış demek ki diye düşündü. Kafasını okşadı, çantasında simit olduğu aklına geldi çıkardı simiti verdi, karnı toktu köpeğin yüzüne bile bakmadı simitin yine mutlu oldu…”İyi insanların olduğu bir sokaktasın, belli köpekcik,” diyerek başını okşadı, köpeğe şans diledi ve evinin yoluna tuttu.