1968 yılında Trabzon’da doğmuştur. Yedi yaşından beri ailesinin de desteği ile çok iyi bir okurdur. 1991 yılında İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nden mezun olmuştur. Evli ve iki çocuk sahibidir. En büyük ilgi alanı, kariyeri boyunca hep daha çok zaman ayırmak istediği edebiyattır.

1- “Hayat Der Gülümserim” oyununuzdaki kadınlar eziliyor, acı çekiyor ve başkalarının yerine yalan söylüyor ama biliyoruz ki gülümseyip geçip gidiyorlar. Tek ortak yanları da bu gibi. Sizce kadınların dünyaya bakışı erkeklerden neden farklı; bu oyunun kahramanları erkekler olsa ne olurdu?

 

Aslında o kadar kolayca anlamlandırılabileceğini sanmıyorum bu durumların. Çünkü ezildikleri gibi ayakta kalmanın yollarını da buluyorlar bence. Bu çok olağan ve güçlendiren bir durum. Her bir kadını nüansları ayırıyor birbirinden. Biri aşkta kurban olmayı yani fedakârlığı seçmiş, diğeri erkek egemen bir iş tutup çocuklarını büyütmeyi, bir diğeri ise toplumda üst kesimde yer almasına rağmen içinde büyüttüğü bir intikamı almayı. Bu oyunun kahramanı erkekler olamazdı çünkü o başka bir oyun yazmak demek. Durumlar, tavırlar, yaşanmışlıklar ve tepkiler tamamıyla farklı olurdu.

 

 

2- Uzun bir aradan sonra tiyatro seyircisi salonlara döndü (sahi döndü mü?) dönenler eski seyirciden farklı mı? Pandemi, oyunları ve seyirciyi sizce nasıl etkiledi?

 

Seyirci salonlara döndü gerçekten. Pandemi şimdilik sakinliyor gibi görünüyor, ama aslında kim kime dum duma bir durum var sanırım. Yüzde maske ile oyun seyretmek yorucu bir serüven. Hele de sıkıcı bir oyunsa! Dönenler eskisi gibiler ama sanki daha önceden var olan konsantrasyon sorunu daha da artmış durumda. Pandemi süreci kişi sayısının az olduğu oyunların yazılmasını ve sahnelenmesini tetikledi. Bir de artık oyuncuların 3-4 ayrı mecrada aynı anda çalışma çabalarının da bu oluşumda büyük etkisi var.

 

 

3- Her şeyin üstüne bir de yanı başımızda savaş başlamışken siz umudunuzu koruyabiliyor musunuz? Özen Yula’nın istediği, özlediği dünya nasıl bir yer?

 

Umudumu koruyorum. İnadına umut ediyorum ve büyük umutlarım var. Bu dünya yeni yetişen kuşak sayesinde daha araştıran, geliştiren, doğaya ve canlılara duyarlı, cinsel-dinsel-etnik-ekonomik ayrımlara kulak asmayan insanların kurduğu yeni ve cesur bir dünya olacak. Töre adı altındaki cinayetler, kıyamlar, çocuk evlilikleri, erken hamilelikler, tacizler son bulacak. Bu eski umursamaz, şuursuz, küstah ve paraya endeksli kuşağın hepsi de çekip gidecek. Bir diğer durum da şu olabilir: Doğayla savaşmaya uğraştığımız için insan nesli kalmayacak ve kemiklerinin üzerinde yabani otlar bitecek. Bu bile olumlu bir sondur hepimiz çekip gideceksek!