Nona ve Ray mütevazı ama parka yakın, insanların gelip geçtiği ‘yaşayan’ bir mahallede otururlar. Emekliliklerini huzur içinde bu evde geçirmek, zamanı geldiğinde de bir iki eşya alıp evlerinin karşısındaki huzurevine geçmeyi hayal ederler. Ancak günün birinde huzurevinin Kuzey’deki kasvetli, uzak banliyölerden birine taşınacağını öğrenmelerini henüz sindiremeden, huzurevi binasının boşalması, yıkılması ve yerine lüks bir otel yapılması da çabucak oluverir. Böylece kısa sürede duvarlar içinde yükselen yeni otelle birlikte mahallenin de damarları kesilir. Ray duruma uyum sağlamakla birlikte, Nona farklı duygulara sürüklenir, güvercinler yön algılarını kaybederler. Henrietta Rose-Innes Güney Afrikalı genç bir yazar. Pek çok yer gibi Cape Town da yapay ya da insansız hatta ölü olarak tanımlayabileceğimiz bir şehirleşmenin etkisi altında ve maalesef bu değişimden tüm canlılar olumsuz olarak etkileniyor. Bu nedenle yazar Cape Town’ı hikayelerinin merkezine koyuyor. Nona da bu yapay şatafata karşı bir yandan öfke hissederken aynı zamanda merak ediyor ve o duvarın öte tarafına geçebilmek için çaba harcıyor. Bir kampanyadan yararlanıp otele girmesi ve odadan kendi evine bakışı ise oldukça acıklı. O çok tanıdık olan birine, bir yere uzaklaşıp dışarıdan bakmanın sebep olduğu sıradışılık hikayenin unutulmaz bir sahnesi. Coetzee’nin dediği gibi yazar ‘ Güney Afrika Edebiyatı için büyük bir kazanç.’ Hep Eve sağlam bir öykü. Defalarca okunabilecek kadar zengin ve her okumada yeni keşiflere imkan veriyor. Süremiz kısıtlı olmasıydı, saatlerce üstünde konuşabilir ve her ayrıntıyla birlikte videoda sözünü etmediğimiz yeni alanlara kapılar açabilirdik.

Henrietta Rose-Innes Hep Eve Yüz Kitap Çeviren: Ezgi Kıymaç