25 yaşında. İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde Medya ve İletişim okudu. Üniversitedeyken hayata geçirdiği ve şu anda aktif olmayan “Bi’ Kahve 2 Sohbet” adında bir YouTube projesi var. Üniversite yılları boyunca pazarlama ve sosyal medya alanlarında kurumsal şirketlerde ve ajanslarda deneyim kazandı. Şu anda da bir e-ticaret firmasının pazarlama ekibinde çalışıyor. Bu arada unutmadan, kendisi Yengeç burcu. (Yükseleni Aslan olduğu için oradan kurtarıyor)

Beğen, retweet…

İzle, paylaş, tekrar paylaş!

 

Gün içinde sözlü olmasa da zihnimizde birer sekme olarak açık kalmış olan tüm bu ifadeler, son dönemle birlikte adeta bedenlerimizin birer uzvu haline geldi. Özellikle de dijital dünyanın hayatlarımızın hemen hemen her alanında, yer yer bizim rızamızla (?) yer yer de mecburi olarak hakimiyet kıldığı bugünlerde, doğru bilgiye, habere erişmek; evlerimizin hemen dışında bize göz kırpan dış dünya hakkında bir fikir sahibi olmak ve bir o kadar da hayatta kalabilme güdüsünden kaynaklı “her şeyi bilmeli, görmeliyim” dürtüsü, bugünümüzün bu sosyal araçları ile bizi baş başa bırakıyor.

Öte yandan değişen sadece dünyayı takip etme şeklimiz değil. Hem son bir buçuk yıldır içinde olduğumuz pandemi sürecinden hem de Türkiye’nin bugünkü gündeminden kaynaklı büyük kırılımlar, acılar ve sancılı dönüşümler yaşansa da her yangın ve beraberinde gelen değişimler mutlaka bir dönüşümü de getirir düşüncesine inanan biri olarak bu mecburi yol haritası değişikliğinin “gazetecilik ve habercilik” ekosistemini de kendisiyle yüzleştirdiğini, başka bir boyuta taşıdığını söylemek mümkün.

İşte, bu yüzleşmelerin ardında belki bir seyirci olarak aklıma takılan soruları sahipsiz bırakmamak için yaptığı yayınlar ve haberler ile özellikle de sosyal medyada öne çıkan gazeteci Nevşin Mengü’nün kapısını çalıyor ve sözü kendisine bırakıyorum.

 

Nevşin merhaba. Bugünkü sosyal medya gazeteciliği ile birlikte varsayımlar ve söylentilerle gerçeklerin iç içe geçtiği; filtrelemenin epey zorlaştığı bir ortamda haber yapmanın sendeki yansıması ve bir nevi challenge’ı nedir?

Challenge çok. Öncelikle çok hızlı haber ve bilgi akışı var. Hız iyi bir şey elbette ama bu hız içerisinde yanılmak da kolay. Bir ‘challenge’ gelen haberleri double, triple check etmek önemli. Deyim yerindeyse tongaya düşmemek için titiz olmak gerekiyor. Klasik medyada güvenilir ajanslardan gelen haberler içinden bir akış yapıyorduk, bülten çıkartıyorduk. Şimdi ajans da kalmadığı için doğru düzgün aslında bir yandan sürekli muhabirlik yapıyoruz, kendi kaynaklarımız üzerinden gidiyoruz. Bir de sosyal medyadan akan haber ve bilgileri sürekli kontrol ediyoruz, doğrulatmaya çalışıyoruz.

 

“Artık Gazeteciliğin Fabrika Ayarlarına Geri Dönmesi Mümkün Değil!”

YouTubeda yayınlara devam ediyorken tekrardan yüzünü televizyona dönüp Olay TVye dahil olma noktasındaki motivasyonun neydi?

Olay TV’nin sloganını Süleyman Sarılar, “Habercilik Fabrika Ayarlarına Dönüyor” diye belirlemişti. Oluşumun böyle bir iddiası vardı. Ancak fabrika ayarlarına artık dönüş mümkün değil. Hatta belki gerek de yok. Bunun dışında elbette hala en etkili mecra televizyon, ben de televizyoncuyum, televizyonlarda haber merkezlerinde yetiştim, o heyecanı yeniden yaşamak iyi geldi. Ama bir daha televizyonda ana haber falan yapmak istemem açıkçası. Çünkü dünya değişiyor, televizyon çok atıl bir yapı, gerek yok. Hem de ben online’da hıza alışmışım, atıl tv yapısına tekrar dönmek istemem artık.

 

“Türkiye’de İnternet Alt Yapısı Çok Kötü ve Pahalı!”

Habere erişim ve gündemi yakalama hızının Bundle, T24 gibi sıkça kullanılan anlık haber uygulamalarıyla iyice arttığı bu dönemde televizyonda yapılan gazeteciliğin bir gün biteceği fenomeni hakkında ne düşünüyorsun?

Tam ben de bu konuya geliyordum. Kentli, beyaz yakalı televizyon izlemiyor. Bu sınıf sayıca çok değil, ama etkisi çok. Çünkü ülkenin gayri safi milli hasılasının büyük kısmını bu sınıf üretiyor, kanaat önderliği yapıyor vesaire. Online şu anda köyde kasabada, küçük kentlerde yok. Ulaşması da biraz zaman alacak. Çünkü internet alt yapısı Türkiye’de çok kötü ve internet pahalı. Ama dediğim gibi yeniden TV’de çalışmak istemem, çünkü benim için açıkçası gerek yok. Benim izleyicim online’da.

 

Gazeteciliğin de sürekli deri değiştirdiğini düşünürsek bir sonraki adımın ne olabileceğini ön görüyorsun? Sosyal medyada haber üreticiliğinin başka bir alana taşınabileceğini düşünüyor musun?

Sanırım konvansiyonel medya dönüşecek. Online ile iç içe geçecek. Bu süreç başladı bile. İstikrarı ve finansman akışını sağlayabilen bağımsızlar büyür, kurumlaşmaya gider, bir tür yeni konvansiyonel medya ile karşılaşırız.

 

Son dönemde özellikle Çin, Eritre, Kuzey Kore gibi otoriter rejimlerle yönetilen ülkelerde neredeyse baskı’nın bir kutsal kitap haline gelmesi nedeniyle yıllardır sosyal medya kanallarına ağır bir müdahale ve bariyer söz konusu. Türkiyeye de bir gün saydığım bu ülkelerdeki durum birebir aynı şekilde sirayet etse, bir gazeteci olarak B planın ne olurdu?

:))) B planım yok açıkçası. Hayatta hiç olmadı. Eğer öyle bir durum olursa, İran medyası gibi dışarıdan devam etmek zorunda kalırız. Geçer bir yunan adasına oradan devam ederiz sanırım.

 

“Beni İzleyenler Her Söylediğime Katılmıyor!”

Son olarak, sosyal medyada büyük bir kitlen var. Peki, seni takip eden etmeyen ancak attığın tweetlerle, yaptığın yayınlar ve değerlendirmelerle insanların copy-pasteeder gibi senin görüşünü kendi görüşü olarak benimsemesini ve sosyal medyada paylaşmasını riskli buluyor musun?

Benim görüşümü ‘copy paste’ eden birisiyle hiç karşılaşmadım açıkçası. Zaten izleyicilerim her zaman her söylediğime katılmıyor. Bu da güzel bir şey. Beni de zenginleştiriyor.