Başak İdil Özen

Frederic Rzewski ve İsyan Şarkıları

idyll. ada insanı. piyano çalar, öğretir. müzik üzerine düşünür, yazar. başta sanat olmakla birlikte, insanın kendini ve yaşamı anlamlandırma serüveninin peşindeki tüm disiplinler ilgisini çeker.

Mesele ortaklaşmalar olduğunda, çocukluktan itibaren ait olma zorunluluğunda olarak kendimizi içinde bulduğumuz kavramların çoğu; toplumsal hayata daha “sorunsuz” entegre olmamıza ve “büyüdükçe” bu kavramlara göre yaşamı körlemesine şekillendirecek karıncalardan birine dönüşmemize hizmet eder. Kavramların rotasını elinde tutan, çağlar boyu değişen/dönüşen ama sonuçta aynı tahtta oturan erk mekanizması, evrensellik düsturu ile modernizmin tüm kazanımlarını birey adına dikey bir şekilde örgütler. Kolektivizm erk nezdinde kitleler üzerinde katarsisi sağlamak adına kurgulanır. Popüler kültür ve popülerleşen her bir olgu; dikey örgütlenmenin ve sömürünün muğlaklaşmasının, kitlelerde özgür bir şekilde bir araya geliyormuş hissinin yaratılmasının, bireysel seçimlerin benliğin çürümesine rağmen “daha iyi bir yaşam” adına maddiyat üzerinden şekillenmesinin, “-mış gibi yaşamların” konformizminin ve en nihayetinde tüm bunların bileşimiyle toplumun körleşmesinin sürekliliğini sağlar.

Yüzyıllardır biçim değiştirerek işletilen ve erki besleyen bu kurgu, bilmeye cesaret eden insanı azla yetinmeye ikna edememiş, kafeste tutmayı başaramamıştır. Engizisyondan Hitler cehennemine her çağda birileri zoru göze alarak çemberin dışına çıkmış, kral çıplak diyerek başkaldırmış, yalnızca bir yıldızın sırrını çözmek ya da evreni anlama yolunda bir formülü bulmak için ömrünü adamış, isyan şarkıları yazmış/söylemiş, insanın/doğanın öteki yüzlerini resmetmiş, hayal etmiş, tutku duymuş, sessizliği dinlemiş, özgürlüğü merak etmiş… En önemlisi de -ölümünden sonra bilinsin ya da bilinmesin- kendisinden sonrakilere el ve güç vermiş, tarihi paralel düzlemde bir başkaldırı tarihine çeviren diyalektiğin halkalarını oluşturmuşlar. Tarih boyunca kültürler, diller, yaşam biçimleri değişmiş ama Socrates’ten Bruno’ya, Simone de Beauvoir’dan C. Cardew’e, Aziz Nesin’den  Rzewski’ye çemberin dışına çıkanlar görünenin ötesine bakmış, gördüklerini/kurgunun dışını miras bırakmış, sürünün dışına çıkan ve isyan edenlere yoldaş olmuşlardır.

Bilmeye cesaret eden insan zamanı ve coğrafyaları aşarak, başkaldırıyı ortak dili haline getirmiştir.

Eserlerinin zeminini çağdaş tekniklerle başkaldırı diline oturtarak çemberin dışına çıkan, klasik müzik camiasının toplumsal gerçekliklerden kopuk/katarsise hizmet eden elitist izolasyonunu dönüşüme uğratan modern müziğin en önemli kahramanlarından birini, Rzewski’yi iki ay önce kaybettik.

20. yüzyıl müziğinin neredeyse tüm fikirlerini eserlerinde görebileceğimiz Frederic Rzewski, seksenli yaşlarında dahi çizgisini ve üretkenliğini korumuştur. Temalarında çağın önemli başkaldırı şarkılarını kullanmış ve özellikle de piyano müziğini/tekniğini bambaşka bir boyuta taşıyarak, ötekilerin perspektifinden baktığı isyan anlatılarını doğrudan politik bir duruşla müziğinde işlemiştir. Rzewski’nin ismi; besteci, icracı, öğretmen, orkestra şefi olarak çok yönlü çalışan, piyano müziği ve icrası açısından dönemlerinin ileri örneklerini üretmiş, yazılı müzikte olduğu kadar doğaçlamada da usta olan piyano edebiyatındaki en önemli figürlerden J. S. Bach ve F. Liszt’in yanına yazılmış ve eserleri “modern klasik” kategorisinde literatüre işlenmiştir.

Rzewski, Harvard ve Princeton’da müzik okuduktan sonra 1960’ların başında Fulbright Bursu ile İtalya’ya gitmiş, erken 20. yüzyıl müziği İtalyan bestecilerinin neoklasizmi ile 2. Dünya Savaşı sonrası sanatının radikalizmi arasında bir köprü olan Luigi Dallapiccola ile çalışmıştır. Besteci, müzik hayatının başlangıcından itibaren güncel ve teknik olarak zorlu piyano eserlerini icra edebilecek yetkinlikte bir piyano virtüözü ve doğaçlama ustası olma yolunda ilerlemek istemiştir. K. Stockhausen, H. Pousseur, C. Wolff gibi çağdaş müziğin önemli aykırı bestecilerinin eserlerinin prömiyerlerini gerçekleştirmiş, kayıtlarını yapmıştır.

1966 yılında kendisi gibi Amerika’dan gelerek İtalya’da müzikal hayatını kurgulayan besteciler Richard Teitelbaum ve Alvin Curran ile tanışmış, 20. yüzyılın en önemli, tutarlı ve uzun soluklu topluluğu olan Musica Elettronica Viva’yı (MEV) kurmuşlardır. İlhamını J. Cage’den alan MEV; tek seferde yarım saatten bir saate kadar uzanan uzun performanslarında akustik çalgılarla ev yapımı elektronik aletleri bir arada kullanarak deneysel müzik ve özgür doğaçlama alanında George Lewis, Anthony Braxton, Roscoe Mitchell gibi dönemin önemli Afro-Amerikalı müzisyenleriyle işbirliği yapmış, özellikle 1970’lerde özgür doğaçlama hareketinin önemli bir parçası olmuş ve Rzewski’nin ölümüne dek bağlarını koparmadan varlığını/üretkenliğini sürdürmüştür.

Rzewski 1970’lerde oldukça önemli bir akım haline gelen minimalizm ile MEV’in kolektivist felsefesini birleştirmiş; çoksesliliği müzikal bir teknik olarak işlemenin ötesinde profesyoneller, amatörler ve hiç müzik bilmeyenlerin bir araya gelerek icra edilebileceği Les Moutons de Panurge eseri, Terry Riley’in In C eseriyle eşdeğer olarak minimalist müziğin en önemli örnekleri arasına girmiştir.

1975 yılında bestelediği, en çok tanınan ve en önemli eserlerinden biri olan The People United Never Be Defeated! Rzewski’nin ülkesine/çağına yanıtıdır ve sanatsal/politik duruşunu simgeler. Eser, 1973 yılında Şili’de Pinochet diktatörlüğünü başlatan CIA destekli darbeye karşı direnişin en önemli simgelerinden biri haline gelen (o günden sonra tüm dünyada en önemli başkaldırı şarkılarından biri olmuş) Sergio Ortega’nın El pueblo unido jamás será vencido! şarkısının varyasyonlarından oluşur. Piyano edebiyatını bambaşka bir boyuta taşıyan ve en önemli modern klasiklerden biri olan eserde Rzewski, virtüöziteyi zorlarken C. Ives’in retorik felsefesini, C. Taylor’ın doğaçlama stillerini ve çeşitli halk ezgilerinden alıntıları serializm tekniklerine entegre ederek müzikteki neredeyse tüm 20. yüzyıl fikirlerini tek bir eserde sergilemiştir. Farklı türde tekniklerin işlenmesiyle oluşan 36 varyasyon The People United Never Be Defeated!, icracı ile dinleyiciyi zorlayan, oldukça çetin bir eserdir. Çünkü bestecinin kendi ifadesiyle; direnişin sonucunda özgürlüğe ulaşacak olan halk, farklı coğrafyalarda farklı yollar izleyecek, uzun soluklu mücadelelerinde çok farklı zorluklara göğüs gerecektir. Aynı zamanda teknik zorluklar icracının bireysel dönüşümüne de hizmet eder; eserin öğrenilmesi ve icra edilmesi bir halkın mücadelesinin temsilidir adeta. The People United Never Be Defeated! yerkürede sömürü sürdükçe daha güçlü icra edilecek, tüm insanlığa adanmış zamansız bir umudun simgesidir.

Rzewski 2016 yılında yaşamının sonlarına ilerlerken Songs of Insurrection’ı besteleyerek The People United Never Be Defeated! ruhunu daha ileri boyutlara taşımış, farklı coğrafyadan isyan şarkılarını işleyerek ezilenlerin başkaldırısını insanlığın ortak diline, bir kez daha umudun zamansız simgesine dönüştürmüştür. Doğaçlamayı da bünyesinde barındıran çağımızın en önemli başyapıtlarından Rzewski’nin ustalıklı piyano eseri, ismini aldığı Walt Whitman’ın yaşamı boyunca yazmayı sürdürerek ezilenlere adadığı muazzam destanı Çimen Yaprakları’ndan bir epigrafla sunulur: Yaşasın Yenilenler!

1.Die Moorsoldaten (Almanya) 2. Katyusha (Sovyetler) 3. Ain’t Gonna Let Nobody Turn Me Around (ABD) 4. Foggy Dew (İrlanda) 5. Grândola, Vila Morena (Portekiz) 6. Los Cuatro Generales (İspanya) 7. Oh Bird, Oh Bird, Oh Roller (Kore)

Songs of Insurrection farklı zamanlardan, coğrafyalardan ve koşullardan gelen yedi isyan şarkısını referans alır. Neo-barok kontrpuandan blues ve caza, piyano fantazyasında Bach’tan Skryabin’e, doğaçlamadan atonaliteye uzanan çok çeşitli müzikal ifade biçimleri ve yazım teknikleriyle The People United Never Be Defeated! ile aynı amaç için birleştirilerek yazılmış eser, virtüözite isteyen muhteşem bir piyano işçiliği içerir/gerektirir. Rzewski doğaçlama alanlarını isteğe bağlı bırakmış, eserin başına düştüğü notta doğaçlama kısımlarını yapıp yapmama kararı da dahil olmak üzere her icranın mümkün olduğunca akışkan ve plansız olmasını dilemiştir. (1)

Songs of Insurrection’ın yapısı ile isteğe bağlı doğaçlamalarında olduğu gibi:

Özgürlük mücadelesi, ancak onu arzulayan kişinin bilinçli irade ve cesaretinden gelen tercihlerle ortaya çıktığında gerçek ve ölümsüz olur.

Not: Songs of Insurrection’da işlenen yedi isyan şarkısından altısını sırasıyla Spotify listesinden, yedincisini, Gabo Köylü Devrimi ile ortaya çıkan Kore ezgisini ise Youtube linkinden dinleyebilirsiniz.

 

  • Album Booklet; Frederic Rzewski: Songs of Insurrection by Thomas Kotcheff

coviellomusic.com/files/2020/09/COV92021-Booklet-EVersion.pdf