Kübra Bekdemir

Masanın Bacakları

Küçük yaşlardan itibaren yazıyla kurduğum bağ düşüncelerimi ve hislerimi ifade etme konusunda bana büyük bir özgürlük sundu. Okuma yazmayı öğrendiğim andan itibaren aileme akrostişler yazmaya başladım. İlk şiirimi ilkokul 2. sınıfta doğum günü temasıyla yazdım ve öğretmenimin olumlu tepkisi beni yazmaya daha da teşvik etti.

Bulutlar güneşe hiç fırsat vermiyor, sürekli güneşin önünü kesiyordu. Gökyüzünde adil olmayan bir savaş vardı. Güneş, bulutların yoğunluğunda tek başına mücadele etmekten yorulmuş olacak ki hava gün boyunca karanlıktı. Gözlerimi aralayasım bile gelmiyordu böyle günlerde, içim daralıyor sanki bulutlar sadece güneşe değil, benim de ışığıma engel oluyordu. İçeriden bir tıkırtı geldi. Uyku sersemi afallamışken, kendi evimde olmadığımı hatırladım. Yumurtalı ekmek kokusu merdivenlerden çoktan tırmanmış, iştahım zihnimi uyandırmıştı. Kendimi birden mutfakta anneme yardım ederken buldum. Kahvaltılıkları özenle dizerken porselen yataklarına, kapı çaldı. Ansızın gelen misafirin telaşından eteklerimiz tutuşurken, kız kardeşim kapıya koştu. Teyzelerim ve yavruları birer birer içeri girdiler. Annem tavaya attığı fazladan ekmeklerin bir anlamı olduğunu başından beri biliyordu. Gülümsedim. Yaşamın nasipleri, nasip olduklarının karşısına ansızın çıkarlardı. Görmek isteyenler için yumurtaya bulanmış bu ince, kalın dilimler en basit örneklerdi.

Sonunda sofra kuruldu. Gün batımının kızarttığı gökyüzünün rengini çalan ekmekler masanın ortasında yerini aldı. İkişer tabaktan peynirler ve zeytinler masanın iki ucuna kondu. Santim santimine ölçüldü zihinlerde tabakların konumları ve masada eşitlik sağlandı. İki uçta oturanların da aynı nimetlere sahip olması için elimizden geleni yaptık. Sabahın karanlığı yerini parlak bir ışığa bırakmıştı. Gözümü acıtmayacak kadar aydınlık ve ileriyi görebileceğim kadar güçlü bir ışık. Sohbetin sıcaklığında soğumak bilmeyen çay, geçmişin hikâyeleri ile servis ediliyordu. Bu kadar hikâyeyi tüm gücüyle sırtlayan bu masanın güçlü bacaklarına hayranlık duydum. Artık sıra benim hikâyemdeydi. Dünün cümleleri ancak demlenmişti, işte şimdi ortaya dökmenin, şöyle bir havada asılmalarının tam vaktiydi…