1977’de İstanbul’da doğdu. Birkaç seçkin kitabevinde satış danışmanı ve yöneticilik yaptı. İstanbul’da yaşıyor. İlk öyküsü "Kısa ve Öykü" dergisinde yayımlandı.

“Uçsuz bucaksız başak denizinde, saman balyalarının gölgesinde uyuyan ırgatların yanına uzanmış, kaçamak bakışlarla birbirini gözlüyorlardı. Birisi sürekli not alırken diğeri eskiz karalıyordu. Nal sesleri dikkatlerini dağıtana kadar ikisi de aynı rengin en muhteşem halinin peşinde hayallere dalmıştı. Aslında dikkatlerini dağıtan atlı adamlar değil, işçilerin telaşla görevlerinin başına dönme gayretleriydi. Yorgunluktan bitap düşmüş olmalarına rağmen, bir lokma ekmek için biat etmelerini kaldıramıyorlardı.”

Romana başlamıştı, biter mi bilinmez. Notların yığına dönüşeceği, karakterlerin savrulacağı, odağın dağılacağı, hevesin azalacağı kesin. Başlanmış çok, bitmiş yok, denilecek bir istikrar sahibidir yazarımız. 

Bir rengin romanını yazabilmek için araştırma yapmaya başlamıştı. Raflarını Yaşar Kemal kitaplarıyla, duvarlarını ise Van Gogh tablolarının kopya baskılarıyla donattı. Not defterlerini o renkle kapladı. Kıyafetlerini o renkte seçti. O rengin hâkim olduğu kafelerde oturdu. Evini o renk çiçeklerle doldurdu. 

Farklı dönemin sanatçılarını kahramanları edinecek, onları karşılaştıracak, çatıştıracak, dostlaştıracak ve ağaların, beylerin kararmış zihinlerine saldırıp elleri morarmış emekçilerin umudunu aşkla ve halayla anlatacaktı. Masmavi gecelere yıldızları asacak, atlı o güzel insanların dönüş yolunu aydınlatacaktı. Sabahın ilk ışıklarıyla arıları ayçiçeklerine salacaktı. 

Epigramı bulmuştu. “Yoksullara yiyecek verirseniz aziz, neden yiyecekleri olmadığını sorarsanız komünist olursunuz.” Eduardo Galeano