Samet Fidan

Kiracı ve ev sahipleri

Biraz insan, çoğunlukla deli.

Grup Vitamin’in telefon şarkısının gerçeğe dönüştüğü bir gündü benim için. Konumuz ise olsa olsa oturduğum binadaki satılık daireler!

 

Telefonun bilmem kaçıncı çalışı, bilmem kaçıncı kişisiydi arayan. Ev sahibim dairesini satmış, ancak ev sahibimin ablasına ait olan daire hâlâ satılmaya çalışılıyordu ve onun evine, yani alt katıma bir müşteri bulunmuştu.

 

Arayan eski ev sahibimin ablasıydı. Evi satın alan kişinin benimle konuştuktan sonra onları aradığını söyledi. Binada Suriyeliler oturuyor diye pazarlık yaptığını belirtti. Bunu anlatırken de benim bu hususta abisinin dairesini satın alan yeni mal sahibi ile direkt kendisine zarar verecek şekilde konuşmama anlam veremediğini söyledi.

Oysa işin aslı böyle değildi. Anlatmaya çalıştım. Ve işin aslına göre, uzun süre ev satışı sırasında aşağı katın da anahtarı bendeydi. Yeri geldiğinde müşterilere bizzat ben de evi gösteriyordum. Bu şekilde bir durum içerisindeyken bir gün alt katta birtakım sesler duydum. Kalkıp komşuluktandır diyerek hoş geldin falan filana yönelik konuşma için alt kata indim. Alt kat dediğim de gerçekten alt kat hani. Yüksek zeminin altı bodrum kat. Binada evveliyatından gelen bir rutubet sorunu falan filan falan filan. Hatta sorun o kadar sıkıntılı ki bu sebepten de evin duvarlarından su falan akıyor. Bunların gizlenecek tarafı yoktu. Alan da zaten bunları görmüş, bu sebeple nispeten ucuza getirmişti evi.

 

Laf lafı açınca “Binada kimler oturuyor?” diye sordu yeni mal sahibi. “Giriş katta ben varım, üstümde ses mühendisi bir arkadaş var, en üst katta da Suriyeli bir aile” demiş bulundum, Suriyeli bir ailenin oturduğu binada ev almanın evin değerine etkisi olup olmayacağını düşünmeden. Ev sahibimin ablasıyla yaptığım telefon konuşması gösteriyordu ki bir ırkçı ile, daha doğrusu ırkçılığı kendisine menfaat edinen birisi ile komşuluk yapmak zorunda kalacaktım. Ablanın telefondaki cümlesini duyar duymaz yataktan fırlamamın da yataktan fırladıktan sonra sinirlenmemin sebebi de ırkçı olarak etiketlediğim birisi ile komşuluk yapmak zorunda kalmaktı.

 

Sadece ırkçılık mı?

 

Esasen çok değişik komşuluklara tanık oldu oturduğum bina. Ben taşındığımda alt katımda bir kafenin işletme müdürü oturuyordu. En üst katta bir öğrenci. Ben binaya girdikten sonra üst katıma ses mühendisi arkadaş geldi. En çok en üst kat kiracı değiştirdi. Ve bu binanın kimliği de hep en üst kattakilere göre tanımlandı galiba. En üst kat hep gündem oldu.

 

Önce öğrenci arkadaş terk etti binayı. Sonra onun yerine bir sanat atölyesinin geldiği söylendi ama işin aslı sonra polis operasyonları ile öğrenilen yukarıda uyuşturucu satışı olduğuydu. Bizim tabirimizle torbacılardan sonra, en alt kat da çıktı binadan. En üst kata violen bir çift taşındı. Binada yaşamanın en huzurlu olduğu dönemdi. En üstte icracılar, ortada miks mastering yapan arkadaş ve en giriş katta bir fikri mülkiyetçi. İki yıl falan sürdü bu güzel şeyler. Violen çift çıktıktan sonra ses mühendisi arkadaş ile korkumuz yine torbacı bir güruhun gelmesiyken tanıştık Suriyeli aile ile. Binaya yerleştiklerinden bu yana henüz merdivenlerde dahi telefonla konuştuklarını duymadım. Sokaktan -ki sokak bizim toplumda ötekileştirmenin merkezidir- ailemizin yeni mensubu Suriyeli aile ile ilgili olumsuz bir yorum ya da bakış açısı da olmadı. Ta ki kendini mülk sahibi zanneden mal sahibi alt katıma gelinceye kadar.

 

Sonrasında burada hırsızlık olmaz denen yerde sabah namazı hırsızları girdi benim evime. Sonra da üst katımdaki ses mühendisi taşındı. Lanet olası dil barajı sebebiyle en üstteki aile ile sınırlı diyalog durumum “selamünaleyküm, aleykümselam” seviyesinde tıkandı kaldı. Alt katımda bir mal sahibi, alt katımda ırkçı bir mal sahibi, alt katımda psikolojik eşik olarak evime hırsız girmesinde ihmalinin olduğunu düşündüğüm ırkçı bir mal sahibi ile bir üst katımı tanımamakla kala kaldım.

 

Bu sokaktaki komşuluk yetti mi bilmiyorum. Ama sokaktaki komşuluk olmasa, ha bir de öğrencileri dahi evsiz bırakan şu fahiş yeni kira bedelleri olmasa defalarca çıkmıştım bu evden.