İstanbul Bilgi Üniversitesi Medya ve İletişim Bölümü mezunu ve çift ana dal yaptığı Sanat ve Kültür Yönetimi bölümünde son sınıf öğrencisi. Okumak ve araştırmak en çok sevdiği iki şey. Toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın hareketi gibi konular ilgi alanlarının başında geliyor ve bunlar üzerine yazıp çiziyor.


Süreyya Paşa Plajı’nda bir kafede oturmuş yazımı yazıyorum. 2021 yılındayız, bu plajdan geriye kalan sadece ismi. Kafamı biraz eğsem Bakireler Anıtı karşımda ama denizi görmüyorum bile, şu an oturduğum kafenin önünden başlayacaktı deniz bir elli yıl önce gelsem, kaçırdık desenize…

Kamusal Alanlar ve Ortak Dil

    Kamusal alanlar insanların sosyalleştiği, iletişim kurduğu ve kültürel etkileşimlerde bulundukları alanlardır. Bu yüzden her dönemin kendine özgü sosyokültürel atmosferini park, bahçe, meydan ve plaj vb. fiziki alanlarda görmek mümkündür. Bu alanlar ortak dili kurmak için ideal alanlar olmalarına rağmen giderek artan kentleşme ve nüfus yoğunluğu ile betondan; kamusal olduğu iddia edilen ama aslında ranta hizmet eden alanlara mahkûm olduk. Sonuç olarak, alışveriş merkezlerini ve yüksek katlı plazalardaki sözde yaşam alanlarını bize uzun duvarlar ardında yapay bir cennet olarak sundular. Fakat ne yazık ki bunlar da aslında bu devrin dilini yansıtan semboller.

    Hep birlikte bir ortaklık diğer bir deyişle ortak dil kurmak çok zorlama gelebilir ama Fuat Sevimay’ın da ortak dil üzerine yaptığımız panelde bahsettiği gibi “asgari müşterekler” üzerine bir ortak dil oluşturmak mümkün. Üstelik bu ortak dil için insanların bir arada vakit geçirecekleri park, bahçe, sokak, meydan ve plaj gibi pek çok kamusal alana ihtiyacımız olduğu da bir gerçek. Bu gerçeği de en çok pandemide hissettik sanırım. Sonuç olarak hepimiz birden evlere kapanınca bir arada vakit geçirmenin, bir şeyler paylaşmanın önemini ve bu paylaşım yaptığımız mekânlara ne kadar ihtiyacımız olduğunu anladık. Oysa bu alanlarda bir araya gelemeyişimizin tek sebebi pandemi değil, daha önemli bir sorunumuz var.

Deniz Hamamlarından Plajlara İstanbul’da Kamusal Alanların Kısa Tarihi

      Görüldüğü gibi kamusal alan diye sıraladığım pek çok alandan bugün mahrumuz. Parklar ve bahçeler giderek işlevsizleşmekte, sokaklar ve meydanlar günden güne bizlerin seslerine, vücutlarına, isyanlarına kapanmakta, plajlar ise yok olmakta değil, İstanbul özelinde çoktan yok oldu. Üstelik tatil beldelerinde günden güne azalan plajlarda da durum vahim, pek çoğu hukuksuzca yüksek ücretlerle girilen yerlere dönüştü. Geçmişe dönüp baktığımızda özellikle İstanbul’da plajların sosyalleşme ve kültürel aktarımlar açısından önemli bir yeri olduğunu görürüz, insanlar buraya sadece denize girmeye gelmezler. Bunun yanında plajların pek çoğunda aynı isimli parklar, gazinolar ve eğlence yerleri vardır ve sadece yetişkinlere de hitap etmezler. Başka bir deyişle plaj yakınında büyümüş çocuklar, pek çok kültürel ve sanatsal faaliyetle ilk kez buralarda tanışırlar.

“İstanbul’da cumhuriyetin ilk yılları biraz da plajlar tarihidir. İlk aşklar burada tadılır. Filmler burada çekilir. Plajlar zevk ve sefanın kol gezdiği mekânlardır…” der Gökhan Akçura.

 Plajın Öncüsü Deniz Hamamı

    Cumhuriyet öncesinde deniz hamamları ile başlayan bu serüven sonrasında plajlara evrilerek sadece dönemin eğlence hayatını gözler önüne sermekle kalmaz, burada ortaklıklarımızın nasıl kurulduğunu da görürüz. Bugünkü plajlara dönüşecek olan deniz hamamlarından ilkinin hangisi olduğunu tam olarak bilmemekle birlikte Reşad Ekrem Koçu İstanbul Ansiklopedisi’nde şehirdeki deniz hamamlarının en eskisinin Çardak İskelesi’nde olduğunu yazmıştır. Böylelikle 1870 yılına geldiğimizde İstanbul’da deniz hamamlarının tüm yetkisini eline alan belediye, bunların yetersizliğine karşın yenilerinin yapılmasına karar verdi ve bunun üzerine Kadıköy, Adalar, Salacak ve Ortaköy gibi pek çok yere deniz hamamları yaptı.

 

Deniz hamamları genellikle denizin içinde konumlanan belirli yükseklikte ahşap kafesler şeklinde olurdu. Bazı kıyılarda sadece erkeklere özel olanlarının yanında bazı kıyılarda ise hem kadın hem de erkeklere özel hamamlar bulunurdu. Bu hamamlar Osmanlı’da insanların sosyalleşmeleri açısından önemli bir yer tutarken deniz kültürünün gelişmesi için de öncülük etmişlerdir. Deniz hamamlarından plaja geçişimizin öyküsü de ilginçtir.

   İşgal günlerinde, devrimden kaçan Ruslar İstanbul’a gelir ve Florya’ya yerleşirler. Yolculukta bitlenmişlerdir ve hava oldukça sıcaktır. Bu sebeple hem bitlerden kurtulup temizlenmek hem de serinlemek için Florya kıyılarında denize girmeye başlarlar. Bu İstanbullular için büyük bir olaydır ve görmek için buralara akın ederler. Böylelikle açık hava meyhanesi olarak kurulan Solaryum’u ilk plajımız olarak akıllarımıza kazırız.

 

İstanbul’un İlk Plajı: Solaryum

   Solaryum’u kuran Anastas isimli bir Rum’dur. Önce Solaryum’un olduğu yere küçük bir açık hava meyhanesi açar, ne var ki meyhanedekilerin denize girme isteğinden doğan plaj ihtiyacını Anastas yerine Uzun Aleksandr ve Küçük Aleksandr isimli yine iki Rum karşılar ve Solaryum Plajı’nı kurarlar. Ne tesadüftür ki ortak dili kurmada birincil rol oynayan kültür sanat ve eğlence hayatımızın mimarları Osmanlı’dan cumhuriyete Ermeniler ve Rumlar gibi milletlerdi ve hâlâ bu alanlarda onların miraslarını görmek mümkündür.

   Ardından açılan Haylayf Plajı ile Florya artık İstanbullular’ın denize girip sosyalleştiği ve ortak dil oluşturdukları bir mekân haline gelmiştir. Elbette Florya’nın ününün tek sebebi bu plajlar değildir. Atatürk, 1936 yılında Florya’ya yaptığı bir gezisinde buraya bir deniz köşkü yaptırmaya karar verir. Ardından, hazırlanan üç projenin arasından Seyfi Arkan’ın hazırladığı projeyi beğenir ve hemen köşkün yapımına başlanır. Sonuç olarak Florya artık İstanbullular’ın sosyal hayatında vazgeçilmez bir yerdir.

 

 

Salacak Plajı

 

İnsanların buluşmalar düzenlediği, eğlendiği, aşık olduğu İstanbul’un plajları Solaryum ve Haylayf ile sınırlı değildir elbette. Örneğin Suadiye, Caddebostan ve Süreyya Plajı gibi daha pek çok plajı vardır İstanbul’un. O günlerde eğlence hayatının kalbini oluşturan bu mekanlardan bir diğeri ise Salacak Plajı’dır. 1931 yılında Salacak Kız Kulesi Plaj ve Parkı olarak hizmete açılır. O zamanlar Üsküdar’da tek olan plajın konumu, Salacak Park ve Aile Gazinosunun altındaki yarda Kız Kulesinin tam karşısındadır.

Sabahları daha çok hava alsınlar diye çocuklarını getiren kadınlar buluşurlardı Salacak Park ve gazinosunda. Onlar sohbet ederken, çocuklar hem oynar hem de yüzerdi. Üstelik buranın park ve gazinosunun da Üsküdarlıların kültürel hayatında etkisi büyüktür. Örneğin pek çok çocuk dönemin önemli sanatçılarını ilk kez burada izler. Örneğin Müzeyyen Senar, Münir Nurettin Selçuk, Safiye Ayla gibi pek çok sanatçının yolu bu mekanlardan geçmiştir. Hatta 1937 yılında Şehir Tiyatrosu Balet Heyeti burası için özel hazırladıkları Salacak Revü’sünü plajın parkında sahnelerler.

 

Salacak ve Yeşilçam 

   Sonunda bir açık hava sinemasına dönüşecek olan bu mekân sadece yerli halka da hizmet etmez. Özellikle Yeşilçam için vazgeçilmez lokasyonlardan biridir. Yeşilçam maddi imkânsızlıklar yüzünden setlerini bugünkü kadar beton ve kalabalık olmayan İstanbul sokaklarına kurar. Arkada Kız Kulesi’ni gördüğünüz pek çok sahne canlanmıştır zihninizde diye tahmin ediyorum. “İstanbul Tatili”, “Bir Bahar Akşamı” ve “Güller ve Dikenler” ve “Günahsızlar” gibi pek çok film vardır bunların arasında. Bugün eski İstanbul’u ve Üsküdar’ı bu filmler aracılığıyla da gözlemleriz.

Güller ve Dikenler (1970)

Üsküdar’da Çocuk Olmak

   Salacak Plajı’nda çocukluğunu geçirmiş Üsküdarlılarla konuşma fırsatım da oldu. Çocukluklarının en güzel anılarının burada olduğunu söylediler. Örnek olarak, Salacak Deniz Kulübü’nde sürekli zaman geçiren bu çocuklar, Sadun Boro’nun o meşhur Kısmet’ini yapmasına yardım etmiş ve deniz sevgisini ondan öğrenmişler. Memur çocuğu olarak ayda en az iki kere Salacak Gazinosu’na giderlermiş. İsmail Dümbüllü ve Müzeyyen Senar gibi isimleri de hayatlarında ilk kez burada izlemişler. Hatta söylediklerine göre müzik zevkleri de burada gelişmiş. Fakat şimdi bir memur çocuğunun bu isimlerin tırnağı olamayacak insanların konserlerine bile giremeyeceğini de ekliyorlar.

 

 Görüldüğü gibi bu plajlar sadece denize girilen yerler olmanın çok ötesindeydi. İnsanların buluştukları, sosyalleştikleri, yeri geldiğinde çocuklar için oyun alanı işlevi gören mekânlardı. Ayrıca insanlar burada tanışır ve âşık olurdu. Buralarda çekilirdi o meşhur Yeşilçam filmlerinin çoğu. Buralarda oluşurdu çocukların kültür sanat zevkleri. Özetle diyaloğun ve bir arada yaşama kültürünün serpilip geliştiği böyle alanlardan yoksun olduğumuz bu günlerde ortak dilden bahsetmek her geçen gün zorlaşsa da umarım geriye dönüp bakmak ve geçmişte kurduğumuz ortaklıkları hatırlamak bir nebze olsun bunları yeniden oluşturmak için bize ilham olur.

 

Kaynakça

Adlı, A. (2016, Ocak 20). Yeşilçam’da Salacak . tsa.org.tr: https://www.tsa.org.tr/tr/yazi/yazidetay/193/yesilcam-da-salacak adresinden alındı

Akçura, G. (2002). Ivır Zıvır Tarihi 2 – Gramofon Çağı. İstanbul: Om Yayınevi.

Akçura, G. (2017). İstanbul Plajlar Tarihi. Deniz Mecmuası, 20-30.

Aral, T. (1997, Ağustos 04). Bir Salacak Öyküsü . Hürriyet: https://www.hurriyet.com.tr/bir- salacak-oykusu-38010785 adresinden alındı

Aykırı Akademi. (2017, Mayıs 14). Eski İstanbul Plajlarının Öyküleri. Aykiriakademi: http://aykiriakademi.com/ayrkiri-akademi-yasam/aykiri-akademi-yasam-kent- kulturu/eski-istanbul-plajlarinin-oykuleri adresinden alındı

Beyoğlu, S. (2004). Osmanlı Deniz Hamamları. Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları, 53-73.

Kürkçüoğlu, F. (2019, Ağustos 11). Deniz hamamlarından “beach”lere İstanbul’un deniz serüveni: Selam olsun bir zamanların “hürriyet diyarı”na. birartibir.org: https://www.birartibir.org/kent-hakki/423-selam-olsun-bir-zamanlarin-hurriyet-diyari-na adresinden alındı

Kararmaz, S. (2017, Aralık). Bir Semt Monografisi: Salacak. Academia.edu:          https://www.academia.edu/35588927/Bir_Semt_Monografisi_Üsküdar_Salacak  adresinden alındı

Kaya, Ö. İstanbul’un Deniz Hamamları. Z dergisi:             https://www.zdergisi.istanbul/makale/istanbulun-deniz-hamamlari-125 adresinden alındı

Koçu, R. E. (1966). İstanbul Ansiklopedisi. İstanbul: Koçu Yayınları.

Özemre, A. Y. (2009). Hasretini Çektiğim Üsküdar. İstanbul: Kubbealtı Neşriyatı.

Şahin, K. Deniz Hamamları. acikerisim.fsm.edu.tr:                 tp://acikerisim.fsm.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/handle/11352/387/Şahin.pdf?sequence=1&isAllowed=y

Toprak, Z. (2018). Deniz Hamamından Plaja Bir Nostaljinin Öyküsü / From Sea Baths to Beaches – A Story of Nostalgia . Academia.edu:

https://www.academia.edu/36359783/Deniz_Hamamından_Plaja_Bir_Nostaljinin_Öyküsü_From_Sea_Baths_to_Beaches_-_A_Story_of_Nostalgia adresinden alındı