Nihayet müphem ufuklar göründü, yıkıntının yükselttiği tozlar arasından. Çok yorulmuş ve bir o kadar da halen umutla dirilebilen bakışlarla. Işık görünüyor, hiç yaşamamış gözlerin ana anlam yükleyen derinliğinden. Bir kızın, yer çekimine yenik, özenle örülmüş olan uzun sarı saçlarında umutlu bir bekleyiş var. Neredeyse, toz dumana karışmış umutsuzluklarla bulutlanmış göğün, denizden ayrılan çizgisinden yepyeni umut gemileri yanaştı kızın derin bakışlarına. Yükselen heyecanlı sorularını dahi duyamayacak kadar kendine sağırlaşmış bir ana sisli bir görüntü eşlik ediyor. Hep varır gibi gözüken gemiler bugün umutlu bir uğultu eşliğinde yaklaştığında, gelmekte olarak gördüklerinin henüz çok uzaklarda olduğunu ayırt etmesiyle, kız yeniden mekanla bir oluyor. Hiç gücenmeden, göğüs kafesine ağır gelen bekleyişini, ayak tabanı ile gördüğü liman zeminine yüklemesiyle, onca düşünsel ağırlığı ayaklar altına alması yeniden ufuktaki babaya odaklıyor dalgınlığını. O anda, kalbi göğüs kafesine yapışıp yüksek bir hızla seyirtirken nabzını nasıl olur da umudunun tükenmemesi adına tam sabitlediği ayakları, kalbini göğüs kafesinde kanatlı bir kuş gibi çırpındırabiliyordu? Hayır, babasına duyduğu hasretin amansız gerilimi değildi bu onun hissettiği… Bir merak ki; ne umutsuzluk bırakıyordu, ne gizli özleminin yorgunluğunu, ne de hayallerinin armağan ettiği boşluğu. Her ne varsa kanatlanıp çırpınan kalbinde, her bir saniye varolanı daha da perçinleniyor. Resmen yüzler, eller, gözler görünür, sesler duyulur ve yüzler okunur olmaya başlıyor. Tozdan dumandan bulutlaşmış ufuktan ayrılarak geminin içinden bir baba kopacak şu an, şimdi. Bir an kendine içeriden baktı kız. İçindeki hayali sevgi ile beslenen kurak çöllerini gördü. Orada kendiliğinden biten ve de yıllarca tam yerleşen imgelerin yerini artık gerçek deneyimler alabilecekti belki de. Tam o an inanarak gözlediği, ufuktan yavaşça yaklaşan o uzun gövde ortaya çıkmış, sevgi dolu silüeti ile sakince selamlıyordu çocuğunu. Yavaşça yanaşmakta olan gemi durur gibi olduğu o an sol ayağı ile kendini karaya attı adam, çocuğun gözlerini neredeyse net görmeden o ana hemen diz çöktü. Cebinden çocuğuna doğru uzattığı kar küresi ile somutlaştırdı kızın uzun bekleyişleriyle taçlanan zaferini. Elinden tuttuğu kızıyla yaşama yeni adımlarını beraber attılar. Unutarak geçmişten özgürleştiriyor ve sevgiye hakettiği zaferi teslim ediyordu bu kavuşma. Çocuk sıkıca tuttuğu sağ elini babasının elinden, sol elini ise, yer çekimine karşı çevirip durduğu kar küresinden hiç esnetmedi… Yeni bir ufka doğru, gölgesini hayranlıkla uzatan güneşe paralel, öylece yürüyüp gittiler.