Samet Fidan

Diplomalı Felsefeci ve Öğretmen Çoban ile Doğa Üzerine Muhabbet

Biraz insan, çoğunlukla deli.

1994 yılında Diyarbakır’ın Eğil ilçesinde doğdu. 2016 yılında Dicle Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nden, 2022 yılında Bülent Ecevit Üniversitesi Özel Eğitim Öğretmenliği Bölümü’nden mezun oldu. Bu sohbet Serhat Fidan’ı size biraz daha tanıtmak için…

Serhat nerede yaşar?

2018 yılına kadar köyde yaşadım. Üniversiteye köyden gidip geldim. 2018 yılının sonunda önce askerlik, sonra özel eğitim öğretmenliği için köyden ayrıldım. Ama 2020 Mart ayı itibarıyla tekrar köye döndüm. Hâlâ köyde yaşıyorum.

Köyde ne yapıyorsun?

Koyunlarımız, keçilerimiz ve ineklerimiz var onların bakımlarıyla, beslenmeleriyle uğraşıyorum.

Hayvanlarla ilgili anıların çoktur.

Çok var… İlk başlarda hayvanları otlatmaya götürürken dedemin tabiriyle, kuzuların arkasından görünmeyecek kadar kısa olduğum için sürü kendi yolculuğunu yapıyor gibi olurdu. Ya da ben kuzunun tekiydim! Kendimi bildim bileli hayvanlarla iç içeyim zaten.

Hayvan deyince aklına hangi hayvanlar geliyor?

Çobanlıklarını yaptığım için keçi, koyun ve inek ilk aklıma gelenler oluyor.

Hep bu hayvanlar mı vardı hayatında?

Hayatımda eşeğin de çok önemli yeri var çünkü iki defa sırtından düşüp kolumu kırdım.

Geçmişten bugüne hayvan çeşitliliği azaldı mı?

Eskiden köyde çift sürmek için at, su taşımak için eşek kullanılıyordu. Şimdi köyümüzde ne eşek ne de at var. Meşe ağaçlarının azalması ve Diyarbakır’da organize sanayi bölgesinin büyümesi ile birlikte köydeki gençlerin çoğu fabrikalara ve iş merkezlerine çalışmaya gittiler. Bu da köyde hayvancılıkla uğraşan insan sayısını azalttı. Özellikle de küçükbaş olarak adlandırılan koyun ve keçi sayısı yıllar içinde epeyce azaldı.

Keçi, koyun ve inek dışında hangi hayvanlarla iç içe yaşıyorsun?

Keçi, koyun ve inek dışında tavuk, horoz, kedi, köpek, tavşan, ördek, güvercin, kaz; yabani olarak yılan, akrep, kurt, tilki, fare, solucan, keklik, arı, karınca, kelebek, sayabileceklerim arasında… Yaşadığım bölgede yaşam alanı olmadığı için ayı, domuz, geyik ve ceylan gibi hayvanlarla hiç tanışmadım.

Yaban hayvanları ile ilgili durum nedir?

Yaban hayvanları için de popülasyon azalması mevcut. Daha önce ormanlar yok edilmeden köyümüzün çevresinde domuz varmış. Bunları hep dedelerimizden, ninelerimizden dinledik.  Eskiden ayda bir kurt görürken şimdi yılda bir defa kurt ya görüyoruz ya da görmüyoruz. Tilkilerin alanı, önceden daha genişti. Yılan ve fareler de ekinler için kullanılan ilaçlardan dolayı her geçen gün azalıyor. Bu popülasyon azalmasından kedi ve köpekler etkilenmediler. Bu hayvanların doğurma takvimleri ve her bir doğumlarındaki doğurdukları yavru sayısı ile alakalı da olabilir. Köpekler hâlâ güvenlik amacıyla, kediler de fareleri yakalamak amacıyla faydalanılan hayvanlar oldukları için insanlar bu hayvanlarla yaşamaya devam ediyorlar.

Hayvanlardan bahsederken ormanların ve dolayısıyla bitki çeşitliliğinin azalmasından da bahsettin. Bitki dünyasında neler oluyor?

Daha öncesinde köyümüzde fıstık ve zeytin ağaçları yoktu. Bugün bunları biz özellikle ektiğimiz için var. Ama eskiden kır papatyaları daha fazlayken, şimdi ciddi bir azalma var. Birkaç diken çeşidi de artık köyümüzde yetişmiyor. Eskiden köyümüzde kenger yetişirdi. Kenger mutfağımızın da bir parçasıydı. Artık çok çok az yetişiyor. Bu bitkiler yabani bitkilerdir ancak artık biz dahi bazı bitkileri ekmiyoruz.

Bitki çeşidi sence neden azaldı?

İlk sebebi iklim krizi olabilir. Eskiden nisan mayıs ayları çok yağışlı ve gök gürültülü geçerken artık bitki ve hayvanlar için hayati önemi olan nisan yağmurlarının yerini nisan ve mayıs kuraklığı aldı. Eskiden haziran ayında yağmur yağmazdı. Son yıllarda haziran yağmurları arttı. Eskiden çiftçiler çiftte at kullanırken at ile sürülen çift, doğaya ve yabani bitkilere daha az zarar veriyordu. Ama bugün traktör ile yapılan çift sürme işleminde doğa daha çok tahrip ediliyor. Fosil yakıt salgılaması da cabası. Bunların dışında mera alanında kurulan bir taş ocağı var. Taş ocağının olduğu yerde hayvanların otlaması için hiçbir bitki yetişmiyor. Mera alanına yapılan madenler hem bitkiye zarar veriyor hem de hayvancılığı ve yabani hayvanların ekosistemini yok ediyor.