Türk Dili ve Edebiyatı mezunu. Şiir ve öykü yazmayı seviyor. Geçici bir sıhhi tesisat işinde çalışıyor. Gelecekte Ünlü bir yazar olmak istiyor.

13 yaşında esmer, yüzünde kalemle çizilmiş gibi duran birkaç kıl, büyüdüğünü ona her kelimesinde anlatan ses tonu ve cılız çelimsiz vücudu olan bir genç yabancı bir köye çoban olarak geldi. Baharın ilk günleri umut vaat etmesine rağmen genç adam için oldukça zor günler…

Yağmurlu havalar, gelişmemiş kuzuların sorumluluğu ve yabancılık hissiyatı zor bir durum teşkil ediyordu genç adam için. Bitkiler gün geçtikçe uzuyor, kuzular gelişiyor, güneş gün geçtikçe daha çok ısıtıyordu. Genç adam her duruma alışıyordu, yalnızlık ve yabancılık hissi dışında. Tek arkadaşı topal köpeği ve kuzularıydı. 

Merada kuzulara bir hatip gibi konuşmalar yapardı, kendini bir ülkenin başkanı gibi hissederdi. Tüm yalnızlığını unuturdu merada, ancak gece onun için dayanılmaz bir haldi. Ahırın bir bölümü tahtadan ayrılmış ve orada tahtadan bir ranza yapılmıştı. Alışkın olmayan bir insan için dayanılmaz bir kokunun hâkim olduğu, koyun sesleriyle dolu zifiri karanlık bir yerde kalıyordu geceleri. Yine de bunları pek umursamazdı; konuşup sohbet etmek istediği birini arardı. 

Hal böyleyken genç adam haftaları devirdi yeni köyde. Fark ettiği ve canını yakan bir durum vardı, köydeki insanlar onunla konuşmuyorlardı; onu yabancı olduğu için değil sosyal statüsünden dolayı dışlıyorlardı. Farkındaydı bu durumun, belki de bu yüzden onun için bahar ayı, çiçekler, yeni doğmuş kuzular ve bu yeni köy pek bir şey  ifade etmiyordu. Sadece kış gelinceye kadar sabretmeliydi. Ailesi için… Kışın kurtulacaktı bu köyden ve tekrar kendi köyüne gidip ailesi ve arkadaşlarıyla yaşayacaktı.
Genç adam kışa kadar kuzuları büyüttü, kuzularla birlikte kendisi de olgunlaştı, ailesinin yanına yetişkin bir adam olarak döndü. Köy onun için büyük ders aldığı bir okul olmuştu. Gel zaman git zaman ailesinin desteğiyle birlikte tekrar okula döndü genç adam. Okul hayatı başarılı bir şekilde bitti, üniversiteyi şehir dışında okuyup öğretmen oldu. Hayatın ona hazırladığı tesadüf gibi atama sonucu, yarım kalmış bir hikâyenin devamı oldu hayatı; genç adam çobanlık yaptığı köye öğretmen olarak atanmıştı. Kuzu yetiştirdiği köyde çocuk yetiştirmek onun için heyecan vericiydi, yıllar önce kuzulara yaptığı konuşmaları öğrencilerine yapacaktı. Yıllar önce hak ettiği saygıyı şimdi görecekti bu köyde. 

Bu köyden çok ders almıştı, şimdi ders verme sırası ona gelmişti.