Işın Eliçin

Mültecileri anlamak

Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunu olan Işın Eliçin, 1993'ten bu yana medya sektöründe, televizyon, radyo, internet, gazete ve dergiler dahil, hemen hemen tüm medya platformlarında muhabirlikten yöneticiliğe pek çok pozisyonda görev aldı. Çalıştığı kurumlar arasında CNN Türk, NTV, TRT-Türk, IMC TV ve BBC Dünya Servisi yer alıyor. Mehmet Ratip ile beraber İletişim Yayınları'ndan çıkan Tristram Hunt'ın Friedrich Engels biyografisi, "Fraklı Komünist - Friedrich Engels'in Devrimci Hayatı" adlı kitabı çevirdi.

hiç kimse evini terk etmez /evi bir köpekbalığı ağzı olmadıkça

 

Bu dizelerle ilk kez 2015 yılının Eylül ayında, mülteci krizinin en sıcak günlerinde, üç yaşındaki Aylan Kurdî’nin cansız bedeni kıyıya vurduktan birkaç gün sonra, İngiliz Yeşiller Partisi milletvekili Caroline Lucas’ın Twitter paylaşımı vesilesiyle

karşılaştım. Dönemin muhafazakâr partili başbakanı David Cameron pek çok diğer Avrupalı lider gibi, kapılarını mültecilere açmakta gönülsüzdü. Lukas ise mülteciler konusundaki tutumunu eleştirdiği Cameron’a adını ilk kez duyduğum Warshan Shire adlı şairin yukarıdaki dizelerle başlayan Home – Ev adlı şiirini okumasını salık vermişti.

https://twitter.com/CarolineLucas/status/640908591965319168?s=20

 

Sanmam ki Cameron linke tıklayıp şiiri okumuş olsun. Okusaydı, Kurdî ailesinin ve onlar gibi yüzbinlerce kişinin neden denize elverişli olmadığını bildikleri küçük teknelere balık istifi binip, evlerini, eşyalarını, yakınlarını geride bırakarak hayatlarını riske atmaya karar verdiklerini anlayabilirdi:

 

Anlamanız gerek hiç kimse çocuklarını bindirmez bir tekneye

su karadan daha güvenli değilse

ABD’nin 45. Başkanı Donald Trump’ın ilk icraatlarından biri, nüfuslarının çoğu Müslüman 7 ülkeye vize yasağı uygulamak olmuştu. Bu fotoğraf, 2017 Ocak ayında Seattle’da bu yasağı protesto etmek için düzenlenen gösteriden.

 

Warshan Shire’ın dizeleri Uluslararası Af Örgütü’nün mülteci hakları ile ilgili yayınlarında da kullanıldı.

 

Anne babası Somalili olan Warshan Shire, 1988’de Kenya Nairobi’de dünyaya gelmiş. Sonra İngiltere’ye yerleşmişler Yani Shire da evini terk etmek zorunda kalmış bir ailenin çocuğu ama sığınmacıların, mülteci ve göçmenlerin deneyimleri üzerine düşünüp yazmaya 21 yaşında, 2009 yılında Roma’daki bir geri gönderme merkezine yaptığı ziyaretten sonra başlamış. Bu merkezde bir araya geldiği, göç öykülerini dinlediği Somalili, Sudanlı, Eritreli ve Kongolu sığınmacıların “Avrupa’da belgesiz bir mülteci olarak yaşamanın acı gerçekliğine gözlerini açmasını” sağladığını söylüyor.

“Roma’da tanıştığım o insanlar için, ailem için ve bu şekilde keder ve travma deneyimlemiş herkes için kaleme aldım” dediği (Bir geri gönderme merkezinden) Eve dair sohbetler – Conversations about home (at a deportation centre), Warshan Shire’ın mülteci ve göç temalı ilk şiiri.  Ev ise o ilk şiirin duygusunu aynı keskinlikte koruyan, ama ona nazaran daha rafine bir şiir.

Warshan Shire, 1 Ağustos 1988 doğumlu

Şiir çevirisi, çevirilerin en zoru. Ben de zorlandım. Benimkinden farklı –örneğin ev yerine yurt sözcüğü kullanılmı- bir çevirisini de buradan paylaşıyorum.

https://www.youtube.com/watch?v=G0-EtV6Go9A

 

Dilerim,bu şiir, mültecileri daha iyi anlamanıza vesile olur çünkü hiç kimse evinden, yaşam alanlarından uzak olmak istemez ve mülteciliği tercih etmez.

 

EV

 

Hiç kimse evini terk etmez

ev bir köpekbalığı ağzı olmadıkça

sadece sınıra doğru koşarsınız

bütün şehrin de koştuğunu gördüğünüz zaman

 

komşularınız sizden hızlı koşuyorlar

nefesleri boğazlarında kanlı

beraber okula gittiğiniz oğlan

eski teneke fabrikasının arkasında sarsakça sizi öpmüş olan

boyundan büyük bir silah taşıyor

evinizi ancak

eviniz kalmanıza izin vermediğinde terk edersiniz

 

hiç kimse evini terk etmez ev peşinize düşmedikçe

ayağınızın altında ateş

karnınızda sıcak kan

yapmayı aklınızın ucundan bile geçirmediğiniz bir şey

keskin bıçak boğazınıza

dayanana kadar

o zaman bile marşı

fısıldıyordunuz

ancak bir havaalanı tuvaletinde pasaportunuzu yırtmak

ağzınızı dolduran her bir parça kağıtla hıçkırmak

idrak ettirdi geri dönmeyecek oluşunuzu.

 

anlamanız gerek

hiç kimse çocuklarını bindirmez bir tekneye

su karadan daha güvenli değilse

hiç kimse yakmaz avuç içlerini

trenlerin altında

vagonların dibinde

hiç kimse bir kamyon kasasında günler geceler geçirmez

gazete kağıdı yiyerek katedilen mesafe

yolculuğun kendisinden daha önemli olmadıkça

hiç kimse dikenli tellerin altında sürünmez

hiç kimse dayak yemek istemez

acınmak

 

hiç kimse mülteci kampını yeğlemez

ya da çıplak aranmayı

bedeni ağrılar içinde bırakan

ya da hapishaneyi,

hapishane

yanan bir şehirden daha güvenli

ve bir gardiyan

gece vakti

daha iyi olmadıkça

babanıza benzeyen

bir kamyon dolusu erkekten

hiç kimse kaldıramaz

hiç kimse onuruna yediremez

hiç kimsenin derisi o kadar kalın olmaz

 

ve sınırın öteki tarafındaki karşılama

evinize dönün siyahlar,

mülteciler

pis göçmenler,

sığınmacılar

ülkemizin kaynaklarını kurutuyorsunuz

el açan zenciler

tuhaf kokuyor, vahşiler

kendi ülkelerini mahvettiler şimdi de

bizimkini mahvetmek istiyorlar

nasıl oluyor da

bu laflara

kötü bakışlara katlanabiliyorsunuz

çünkü belki de yumruk daha az can yakar

koparılan bir uzuvdan

 

ya da daha naziktir sözcükler

bacaklarınızın arasına girmiş

14 erkekten

ya da yutmak hakaretleri

daha kolaydır

molozu

kemiği

çocuğunuzun parça parça olmuş bedenini

yutmaktan.

eve gitmek istiyorum,

ama ev köpekbalığının ağzı

ev silahın namlusu

ve hiç kimse evini terk etmez evini

ev sizi sahile kadar kovalamamışsa

buyurmamışsa size

yaylan

bırak giysilerini

çölde sürün

denizde  bat çık

boğul

kurtul

aç kal

dilen

unut gururunu

daha önemli hayatta kalman

 

kimse terk etmez evini ev kulanığınızın içinde

git

kaç kurtul benden

ne hale geldim bilmiyorum

ama herhangi bir başka yerin

buradan daha güvenli olduğunu biliyorum-

diyen yorgun bir sese dönüşene dek.