25 yaşında. İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde Medya ve İletişim okudu. Üniversitedeyken hayata geçirdiği ve şu anda aktif olmayan “Bi’ Kahve 2 Sohbet” adında bir YouTube projesi var. Üniversite yılları boyunca pazarlama ve sosyal medya alanlarında kurumsal şirketlerde ve ajanslarda deneyim kazandı. Şu anda da bir e-ticaret firmasının pazarlama ekibinde çalışıyor. Bu arada unutmadan, kendisi Yengeç burcu. (Yükseleni Aslan olduğu için oradan kurtarıyor)

Bu kısa öykü, karanlığın yerini mutlaka aydınlığa bıraktığını bilen ve “şimdi”de olanın gücüne inanan herkes için yazıldı…

Okurken dinlemeniz için fon müziği önerisi:

 

 

 

Beş…

Dört…

Üç…

İki…

Bir…

Kayıttayız!

Bugün, her zamankinden farklıydı onun için. Sebebini o da bilmiyordu. Bir yanı neyin dünden ayrıştığını çözmek isterken bir yanı ise her stüdyoya geldiğinde yaptığı gibi kendisini usulca akışa bırakıp zihninde dokunulmamış yeni hiçbir şeye dokunmak istemiyordu. Bir yandan prompter’dan rutin metinleri okumaya çalışırken rejiden kulağına gelen ani bir uyarıyla irkildi: “Bir sonraki habere sakın giriş yapma. Çok önemli. İptal.

Ne olduğunu anlayamadı. Neydi bu haber? Zaten sabahtan tüm akış onaylıydı. Her şeyi editörleriyle kararlaştırıp akışa almışlardı. Bir an hangi haberden bahsettiklerini anlayamadı. Duraksadı.

Her şeyi yaklaşık iki üç saniye içinde düşünüp oturtmalıydı. Elindeki kartlara göz ucuyla da olsa -ki imkânsızdı- bakmaya çalışıp “bir sonraki haber”den kastın ne olduğunu anlamak istedi. Bir yandan tüm güler yüzlülüğüyle haberi sunarken editörlerinin kulaklarını da büyük bir öfke ile içinden de olsa çınlattı. Neden spesifik olarak haberin adını söylememişlerdi? Bu ilk kez başına geliyordu. Amatörlük de değildi bu olamazdı. On bir yıldır çalıştığı ve artık her ne kadar bu söylemi sevmese de “aile” olduğu ekibi böyle bir şeyi atlamazdı.

Sanki, hatırlamaması için zihni ona oyunlar oynuyordu. O kadar terlemişti ki belli olmaması için sol ile sağ ışıktan sürekli kaçmaya çalışıyordu. Bir numaralı kameranın başındaki kişi diğer kameramanlara bakıp neden böyle bir zikzak çizildiğini anlamaya çalıştılar. Bir tuhaflık olduğu konusunda hemfikirlerdi.

“Evet, sırada belki dünya için küçük Polonya için oldukça büyük bir haberimiz var. Kurulduğu ilk günden büyük yankılar uyandıran ve Polonya’nın çoğu ünlü simasının da destekçisi olduğu Queer Now derneğinin LGBTİ+ bireyler üzerinden propaganda yapıp eşitlikçi bir profil çizerek yasadışı birçok suç örgütüyle işbirliği yaptığı ortaya çıktı. İşte haberin detayları…”

O an saniseler içinde ettiği duaların haddi hesabı yoktu. Stüdyonun tavanına doğru baktı. O tavanın hemen orada başına çökmesi için ne mümkün diye düşündü. Stüdyodan gelen seslerin her biri kulağına su kaçarmışçasına boğuk, anlamsız ve karmakarışık geliyordu. Komadaydı sanki. Ama ayaktaydı. Sadece oturmak istiyordu. Başka hiçbir şey değil.

Stüdyodaki feryatları uykuyla uyanıklık arasında gördüğü kâbus-rüya karışımı fragmanlar olarak hayal etmek istedi. “Lütfen” diye tekrarladı. “Lütfen, su verir misiniz? Pardon, su getirebilir misiniz?”

O gün, o stüdyoda son iş günü olduğundan habersiz, söylediği son iki cümle buydu.

Gözünü açtığında kendini banyosunda suyun altında ıslak bir halde buldu. İşyerinden arkadaşları hemen banyo kapısının dışında toplanmış, korkulu gözlerle hareketlerini anlamlandırmaya çalışıyorlardı. Ayakta dolaşan Josephine’den kendisine doğru gelen ses, bir anda ortamdaki tüm sessizliği çöp öğütme makinesi gibi anında yok etti: “Bittik… Bitti.”

Rosda hızlıca bornozunu giyip banyodan çıktı. Koridorda gördüğü kalabalığı anlamlandırmaya fırsatı dahi olmadan söze girmek durumunda kaldı:

Rosda: “Neydi bu? Ne oldu? Neden öyle bir haber girdik, okudum? Anlamıyorum!”

Josephine: Oyuna getirildik. Bittik Rosda, bittin. Ben de bittim. Quamal da bitti, Joseph de bitti. Hepimiz, bu iş, bu kariyer, her şey bitti.”

Rosda: Bir dakika, bir dakika… Dur. Anlamadım, ne oyunu?

Josephine: Kumpas işte… Kaç gündür kanalda değişen hal ve tavırlardan konuşuyorduk bir köşede hatırlasana. Artık hiçbir alanımız kalmadı Rosda. Her yerdeler. Her şeydeler. İstedikleri gibi kontrol ediyorlar. Ne istiyorlarsa yıkıp geçiyorlar. Biz bugün Queer Now için, yasadışı örgütlerle işbirliği yapan dernek diye haber yaptık. Anladın mı?

Rosda: Benim biraz sakinleşmem gerekiyor… İzninizle.

“İzninizle” onun arkadaşları için kullandığı son ifadeydi. Tıpkı çalıştığı kanalın stüdyosunda iki dudağının arasından çıkan “Su getirir misiniz?” sorusu gibi…

O gün, Rosda’dan bir daha haber alamayacağımız ilk gündü.

Kimse bilmiyordu. Nereye gittiğini, neden kaçtığını… Yoksa o da mı bunun içindeydi? Rol müydü her şey? O da mı hükümete çalışıyordu? Tüm bu sorular yanıtsız kaldı. Aradan yıllar geçti. Yanıtı olan tek bir şey kaldı arkada. O da “şimdi”… Şimdi, her şeyi gösteren tek şeydi. Görmek isteyenin gördüğü; gözünü kaçırmak isteyenin kaçırdığı… Bir okyanusu ya da okyanus illüzyonunu yaratan küçük, zehirli bir dereyi tercih etmenin eşiğiydi “şimdi”. Pusula icat edileli çok olmuştu. Ancak, o pusulayı “doğru”lar için kullanmaya kimsenin niyeti yoktu. Tıpkı Polonya halkının yıllardır yaptığı gibi…