Gözde Uskur senaryo yazarlığı eğitiminin ardından çizime yöneldi. Resimli hikâye kitapları ve illüstrasyon alanında çalışmalar üretiyor. İzmir'de yaşıyor.

Dünyada çiçek, çocuk ve kuş

olduğu sürece korkma.

Her şey yolunda demektir.*

 

“Evim olan denge, düzen ve adalet içindeki bu dünya, Arş halısı açılmış bir sofraya benzer ki herkes nasibini alır ve hepsi Allah’ımdandır.”[1] 1890 yılı civarında bir Osmanlı saray halısına Farsça olarak işlenmiş bu yazıda dünyanın tamamından, esirgeyiciliğinden şüphe edilmeyen bir ‘ev’ olarak söz edilir. Yaşamı bir bütün olarak algılamamıza kaynaklık eden ilk imgelerden birisi olan dünyanın ev olarak tahayyüllü, hiç bitmeyecek bir ev özleminin de habercisi olabilir miydi? Nihayetinde bu gezegen kendimizi hem evimizde hissettiğimiz hem de içinde kaybolmamızın mümkün olduğu tek yer değil mi?

Macera yaşamanın birincil önkoşulu evden uzaklaşmaktır. Anlatıların çoğu evden dışarı çıkmanın, bilinen güvenli alanı terk etmenin veya yola düşmenin alegorileriyle başlar. Başlangıçlara evden uzaklaşmanın cazibesi ile eve dönüş yolunu kaybetme ihtimalinin korkusu eşlik eder. Jules Verne Columbiad’a bindirip üç insanı ayın yörüngesine yollar, Hänsel tek yemeği olan bir dilim ekmeği evini bulabilmek adına peşi sıra ufalar yahut Shevek, tüm tedirginliğini yanına alarak merakının peşinden Urras’a gider. Evden uzaklaşmak için, evin neresi olduğunu bilmemiz beklenir. Evin neresi olduğu ise bir mekân arayışıyla değil, aidiyet, güven ve kendi olabilme hislerinin ardına düşerek bulunabilir. Çünkü en temelde söz konusu olan kendini evinde hissedebilmektir. Belki de dünya bize tanıdık gelen bilinmezliklerle örülü olduğu için, her şeyi bir arada barındırabilen bir ev düşünü muhtemel kılar. Dünya’mız, bu koca yaşlı ev, kendi sınırlarını narin ömürlü sakinlerine hem açık eder hem de gizler gibidir fakat zaten tam bir güven, kontrol etmekten öte, kendini bilinmeze bırakabilmekten ibaret değil midir? Yaşamı bir bütün olarak tecrübe edebilme arzumuz bizi, sınırlarının tam keşfinin hiçbir zaman mümkün olmadığı bu dünyayı, içinde düzenin, dengenin ve huzurun süregeldiği bir sığınak olarak bilmeye teşvik ediyor olmalı.

 

2016 yılında bir milyon Mars göçmeninin nasıl taşınacağı SpaceX tarafından canlandırılmış da olsa dünyayla kurduğumuz en temel çatışma, evimiz bildiğimiz bu yerden fiziksel olarak uzağa gitmenin insan oluşumuz karşısındaki en büyük tehditlerden birisi olduğu gerçeği. Peki, bizi bu dünyaya bağlayan yalnızca fiziki zorunluluklarımız mıdır? Ölen kişi için ‘Bu dünyadan göçtü’ demek, sadece ölümün bile bizi dünya göçmeni kılmaya yeterli olduğunu ortaya koyar. Bu bize dünyayla kurduğumuz bağın bir bedenden ibaret olmadığını, dünyadaki köklenişimizin sade fizik yasalara tabi olamayacağını ve ondan zihinsel olarak dahi uzağa düştüğümüz her seferinde göçmen bir türe dönüştüğümüzü anlatır. Böylece şimdi ve burada oluşumuz bir zorunluluktan ziyade bir sorumluluk içermeye başlar. Bir dünya sakini olmak, dengeyi korumanın sonsuz çabası içinde olabilmek demektir.

İlk kez 1965 yılında Fransız buzulbilimci Claude Lorius tarafından ortaya konan iklim değişikliği sinyalleri**, çoktan bu dünyadan göçmüş zihinlerimiz için bir eve dönüş çağrısıydı kuşkusuz. NOAA’nın (National Oceanic and Atmospheric Administration) verilerine göre 2021 Eylül ayının ortalama CO2 seviyesi 413.30 ppm civarında, yani son 800,000 yılın en yükseği ve her ay bir önceki yıla göre artmaya devam ediyor.[2] Dünyada gün geçtikçe daha çok incineceğimiz doğru. Sonsuz çeşitlilik üzerine kurulu ve bir tohuma koca bir ağaçla karşılık veren yasanın, her bozduğumuz dengeyi artan felaketlerle yanıtlayacağını elbette biliyorduk. Fakat şarkıda da geçtiği gibi, ev biraz da incindiğimiz yerdir*** ve kim dağıttığı bir evi toplamak yerine yeni bir eve taşınmak ister ki…

1. Arkas Koleksiyonunda Osmanlı Halı Sanatı Sergisi, Arkas Sanat Merkezi, Ocak-Temmuz 2015

2. https://www.climate.gov/news-features/understanding-climate/climate-change-atmospheric-carbon-dioxide

*Assisili Francesco

** La Glace et Le Ciel, Yön: Luc Jacquet, 2015, Fransa

***Home Is Where It Hurts, Albüm: Music Hole, Söz-Müzik: Camille Dalmais / Dominique Dalcan / Matthew Ker, 2008